CİNSEL İSTEK
Değişik insanların yeme içmede ve diğer duygusal zevklerde değişik isteklere sahip oldukları gibi bireylerde cinsel gereksinime dereceleri de değişir. Genetik, içgüdüsel, kalıtım ve çevresel etkenlerin cinsel istek üstündeki görece etkisi bütünüyle açıklanmamıştır. Bireylerin kalıtım yoluyla geçen cinsel istek güçlerinde farklılıklar olması doğaldır, fakat kuşkusuz çocukluk ve gelişme devresinde etkili olan çevresel etkenler bireyin olgun cinsel isteğini belirlemekte en önemli rolü oynar. Bir kızın davranışında ana babanın cinselliğe karşı tutumları, özellikle anneninki, önemli görünür; fakat bu yaşıtlarının görüşleriyle değişebilir. Örneğin, cinselliğin kötülüğü inancıyla, cinsel birleşimden zevk almak şöyle dursun onu baskı altında tutmanın dişinin görevi olduğunu öğreten bir anne, cinsel isteği epeyce azalmış bir kız yetiştirebilir. Aynı şekilde oğlunun, çocuğun doğuşu ve diğer cinsel sorunlarla ilgili pek çok doğal sorularını cevaplandırmayı reddedecek kadar katı görüşlere sahip ana baba da çocuğun cinsiyetini bozabilirler.
Ergenlik çağında, doğumdan beri gizli olan yumurtalığın hormonsal salgılamaları cinsel konulardaki ilgiyi başlatır fakat cinsel isteğin gücü, ergenlikten önce meydana gelmiş psikolojik etkilenmelerle saptanmıştır. Bu etkiler isteğin anahtarı durumundadır; fakat, yaşam boyunca ortaya çıkan etkilenmeler de cinsel isteği gözle görülür şekilde etkileyebilir ve yaşam boyunca da belirli bir düzene bağlı olmadan azalıp yok olduğu bilinmektedir.
İnsanlar erkek ve kadın cinsel istek konusunda belirgin değişiklikler gösterdikleri halde çelişki, eşlerden birinin çok yüksek diğerinin ise çok düşük cinsel isteğe sahip oldukları zaman ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyimle, eşler arasındaki cinsel istek, tek kişinin tam bir doygunluğa erişmesinden daha çok ortak mutluluk açısından önemsenebilir. Belirli bir eşle cinsel yönden bir karşılaştırma yapıldığında kişi ya fazla cinsel güce ya da az cinsel güce sahiptir. Büyüme devresinin sonlarında ve yirmilerde cinsel istek en güçlü devresindedir; özellikle erkeklerde yaş arttıkça bu güçte bir azalma görülür. Dişideki cinsel istek ise böyle bir düşüş göstermez. Her şeye rağmen bu büyük bir genellemedir ve bireysel düzenlerde ayrıcalıklar gösterir. Cinsel ilişkilerde uyum elde etmekte kadının cinsel istem derecesi, erkeğinkinden daha önemli gibi görünüyor. Bu da, eğer kadının cinsel istem derecesi erkeğinkine eşit veya ondan fazlaysa cinsel uyum daha kolay kazanılır anlamındadır. Kadınınki düşük, erkeğin istemi çok yüksekse ortaya daha sık sorunlar çıkabilir. Ya erkek değişik şeylerle uğraşarak cinsel istemini bastırır, ya da kendine başka bir eş seçer. Kadın istemini başka yollarla yükseltmeyi daha kolaylıkla başarabileceği halde ne yazık ki günümüz toplumunun koşullandırmaları içinde kendine başka bir eş seçmekte zorluk çekebilir. Evli bir kadın kendini bütünüyle evine ve çocuklarına adayabilir veya bir işe girebilir. Ne yazık ki, kadındaki cinsel bunalım kendini çeşitli jinekolojik düzensizlikler halinde gösterir; örneğin, alt karında sancı, başağrısı, vajinal salgılarda artış veya adet düzenlerinde değişmeler. Bu durumlarda düzensizlik, ortaya çıktığı leğenkuşağmda değil, beyindedir. Bu tür durumlar Psikosomatik olarak ifade edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder