Doğumun Başladığı Nasıl Anlaşılır?

DOĞUMUN BAŞLADIĞI NASIL ANLAŞILIR?

doğumun başlama belirtileri

Nişan, kasılmalarla beraber olan sancı ve/veya suyun gelme­si bize doğum eylemi­nin başladığını gösterir­. Bu üç belirti sıra ile değildir­. Her kadın­da ve bir kadı­nın her doğumun­da farklı sıralarla görüle­bilir­.

Nişan: gebelik boyunca kapalı olan rahim ağzın­da rahmi ve bebeği enfeksyonlar­dan korumak amaçlı pelte gibi sümükümsü bir tıkaç oluşur. Bu tıkaca da nişan denir­. Rahimdeki kasılmaların etkisiyle genişleyen  rahim ağzın­dan bu tıkaç düşer. Gebe kadın bunu akıntı şeklinde fark eder. Bu sümüksü tıkaç aynı zaman­da hafif pembemsi kanla bulaşmış (ancak kanama olmayan) şeklindedir­. Halk arasın­da buna belirti, nişan, iz de denir­. Nişan geldiğinde hemen  hastaneye başvurmak gerekmez. Bu doğumun çok yaklaştığını bugün yarın doğumun gerçekleşeceği­ni gösterir­. Hazırlıkları gözden  geçirmek için zamanınız vardır­.

Suyun gelmesi: Bebeği koruyan su kesesi gerilmelerin ve kasılmaların etkisiyle yırtıla­bilir­. Bu nedenle amniyon suyu rahimden  dışarı akar.Su kesesi üst bölgeden  ve sıyrık şeklinde yırtılmışsa amniyon suyu sızıntı şeklinde aka­bilir­. Bu nedenle gebeler idrar kaçırdıklarını ya da akıntı nedeniyle ıslaklık olduğunu düşüne­bilirler. Amniyon sıvı akıntı gibi koyu, kıvamlı değil, su gibi akışkandır­. Rengi açık sarı ya da ıhlamur çayı gibidir­. çamaşır­da akıntı gibi tabaka bırakmaz. Bu nedenle aksırma, öksürme gibi nedenle olan idrar kaçırmaya benzemez. Ayrıca kendine has bir kokusu da vardır­. Bu farklılıkları dikkate alarak ıslaklığın kesenin açılmasıyla ilgili olup olmadığı gebe tarafın­dan ayırt edilir­.

Amniyon kesesi yırtıldıktan sonra bebeğin ve anne rahmi­nin mikrop alma­sı kolaylaşır­. O nedenle su geldiğinde ya da şüphe edildiğinde hemen  hastaneye başvurmak gereklidir­. Bazen  kadınlar su gelse bile ağrılar başlamadı diye hastaneye gitmeyi geciktirirler. Bu durum anne ve bebeğin mikroplarla bulaşan bazı hastalıkları kapmasına neden  ola­bilir­.Doğum dan evvel su keseleri yırtılan gebe kadınların çoğunluğu 12 saat içinde ilk kasılmaları hissederler; kalanların çoğu bunları 24 saat içinde hisseder. Bununla beraber yaklaşık 10 kadın­dan birinde doğumun başlama­sı daha uzun sürer. Zaman geçtikçe yırtılmış amniyon kesesinden  bebek ve/veya annenin enfeksiyon kapma rizikosu artacağı için çoğu hekim kese yırtıldıktan sonra eğer beklenen  tarih yakınsa 24 saat içinde oksitosinle doğumu başlatır, az sayıda hekim 6 saat içinde başlatmayı yeğler. Son çalışmalar bu noktaya gelmiş bir gebelikte doğumu başlatmak için 24 saatten  fazla beklemenin faydası olmadığını, tersine zararı olduğunu gösteriyor.

Vajinanızdan sızıntı veya akıntı geliyorsa dokturunuzu veya ebenizi arayın. Bu arada enfeksiyon­dan korumak için vajina bölgesi­ni olabildiğince temiz tutun; banyo yapmayın veya cinsel ilişkiye girmeyin; amniyon sıvısını emme­si için ped kullanın (tampon değil); kendi kendinizi içeriden  muayene etmeye kalkışmayın; tuvalette önden  arkaya doğru temizlenin.

Nadiren, bebeğin gelen  parçası henüz pelvise yerleşmediğinde ve keseler erken  yırtıldığın­da (en  sık olarak bebeğin prematüre veya makat gelişi olduğu durumlarda) göbek bağı "kendi üstüne katlanır" rahim boynuna doğru itilir ha t­ta amniyon sıvısı­nın akmasıyla vajinaya bile inebilir­. Vajinan ı­zın çıkışın­da göbek bağı görebiliyorsanız veya vajinan ı­zın içinde bir şey varmış gibi hissediyorsanız hemen  hastaneye gidin.

Ağrı: Doğumun başladığını gösteren  bir diğer belirti de karın­da sertleşme ile beraber ağrı­nın hissedilmesidir­. Başlangıçta hafif olan, kısa süren  ve seyrek olan bu ağrılar gittikçe daha uzun, şiddetli ve sık hale gelir­.

İlk kez anne olacak çoğu kadın (bunlar­da doğum sancıları genel olarak yavaş başlar ve kasılmalar kademeli olarak artar) güvenle ilk birkaç saati evinde geçirebilir­. Ancak kasılmalarınız, çok güçlü başladıysa -en  az 45 saniye süren  ve 5 dakikadan daha sık gelen  kasılmalar- ve/veya daha önce doğurmuşsanız ilk birkaç saat sancıların tamamı ola­bilir­. Büyük olasılıkla doğumun ilk evresi sancısız geçmiştir ve rahim ağzınız bu sürede yeterince genişlemiştir­. Hekiminizi arama­mak -ve son dakikada hastaneye yetişmeye çalışmayı göze almak- şu an telefon etmekten  daha kötü sonuçlar doğura­bilir­.

Bununla birlikte, ardışık birkaç kasılmayı saymış olmanız iyi olacaktır­. Kasılmaları bildirirken  sıklıkları süreleri ve güçleri konusun­da emin olun. Sakin bir ses tonuyla konuşmak adına rahatsızlığınızı belli etmekten  kaçınmayın. (Hekiminiz kasılma sırasın­da konuşmakta olan bir kadı­nın sesinden  doğumun hangi aşamada olduğunu anlama konusun­da tecrübeli olacaktır­.)

Eğer siz hazır olduğunuzu hissediyorsanız, fakat hekiminiz aynı fikirde değilse, "bekle" yanıtıyla tatmin olmayın. Hastaneye gidip kontrol yaptırmak istediğinizi söyleyin. "Her ihtimale" karşı bavulunuzu yanınıza ala­bilirsiniz, fakat rahim ağzınız açılmaya yeni başlamışsa eve dönmeye de hazırlıklı olun.

Doğum sancıları başladığın­da hemen  hastaneye gitmeniz gerekmez. Ancak sancılar yaklaşık 4-5 dakikada bir geliyorsa hastanede olmanız gerekir­. Bazen  gerçek doğum ağrılarını taklit eden  yalancı doğum ağrıları gebe kadını ve eşi­ni telaşlandırır ve hastaneye gitmesine neden  olur. Böyle bir durumla karşılaşıldığın­da ağrıların gerçek mi, yalancı mı olduğunu ayırt etmek için izlemek ve bazı farklılıkları gözlemek gerekir­.

Yalancı doğum ağrıları:
Sıklığı, şiddeti bakımın­dan düzensizdir.
Dolaşma, masaj ve istirahatle geçebilir.
Ağrı bel, kasık ve karın­da hissedilir.
Rahim ucun­da yumuşama ve açılmaya neden  olmaz.

Gerçek doğum ağrıları:
Düzenlidir.
Her durumda devam eder, geçmez.
Ağrı bel, kasık ve karın­da her noktada aynı hissedilir.
Yumuşama ve açılmaya neden  olur.

Evde yapılabilecekler:
Dolaşa­bilir ya da dinlenme edebilirsiniz.
Duş alına­bilir­.
Masaj yapıla­bilir­. Belden  kalçaya doğru ve elin topuğu ile bel ve kalça üzerine basınç uygulamaları rahatlatıcı ola­bilir­.
Valiz kontrol edile­bilir­.
Sık sık tuvalete gidilerek idrar yapılır­.

Yapılma­sı sakıncalı olanlar:
Ağrılar başladığın­da bir şey yenilmemelidir­. Yemek yemek ya da Fazla miktar­da sıvı almak kusmaya yol aça­bilir­.
Gerekirse çok küçük miktarlar­da sıvı alına­bilir­.
Biraz enerji verecek, ağızda eriyen  şeker, çikolata yenile­bilir­.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte suyun gelmesi nedir , doğumun başlama belirtileri , doğuracağım nasıl anlaşılır

Doğumun Yaklaştığını Gösteren Belirtiler

DOĞUMUN YAKLAŞTIĞINI GÖSTEREN BELİRTİLER

doğum

Gebeliğin son ayların­da rahim göğüs kafesine kadar yükselir, yaptığı basınç nedeniyle nefes almak zorlaşır, mide ve bağırsak şikâyetleri olur.

İlk gebeliklerde doğumdan bir-iki hafta önce, sonraki gebeliklerde doğumdan yaklaşık birkaç gün önce bebeğin başı­nın doğum kanalına yerleşme­si üzerine rahmin yüksekliği 2-3 cm azalır­. Bu durum gebe kadın­da rahatlama yaratır­. Daha rahat nefes alıp verir­. Mide ve bağırsak şikayetleri azalır­. Bunun yanı sıra idrar torbasına basınç arttığı için sık idrara çıkılır­. Gebeliğin 28. haftasın­dan itibaren  rahimde bazı zamanlar kasılmalar, sertleşmeler meydana gelir­. Bunlar normaldir ve genel­de ağrısızdır­. Bazen  ağrılı olduğun­da bunlara yalancı doğum ağrısı denir­. Rahmin doğuma hazırlık yaptığı bu kasılma egzersizleri son haftalar­da oldukça sıklaşır­.

Doğumdan bir-iki gün önce hormon düzeyindeki farklılık nedeniyle vücuttan su atılma­sı ve iştah azalma­sı meydana gelir­. Bu nedenle 1-2 kg. kilo kaybı görüle­bilir­. Doğumun gerçekleşeceği gün vücu t­ta doğumda kullanılmak üzere kullanılan enerji­nin bir kısmı açığa çıkarılır­. Birçok gebe kadın bu enerjiyi doğumda kullanmak yerine kendileri­ni zinde ve dinamik hissettikleri için temizlik, alışveriş, gezme gibi işlerde kullanır­. Bu enerji­nin amacı dışın­da kullanılması, gebe kadı­nın doğumda kolay yorulmasına, doğumun zor ve uzun olmasına neden  ola­bilir­. Onun için gebelerin 38. haftadan itibaren  kendileri­ni her zamankinden  daha iyi ve zinde hissettiklerinde, bunun doğumun yaklaştığını belirten  bir belirti olduğunu düşünüp, enerjiyi başka amaçla kullanmaları, aksine dinlenme etmeleri ya da hafif işlerle oyalanmaları gerekir­. Bazı gebelerde doğumdan bir-iki gün önce vücudun bağırsakları temizleme işleminden  dolayı ishal meydana gele­bilir­.

Doğumun yaklaştığını gösteren  bu belirtiler her gebe kadınca yaşanmaya­bilir ya da fark edilmeyebilir­. Bu da normaldir­.

Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğururum , doğuma ne kadar süre kaldı nasıl anlarım

Doğum Ne Zaman Gerçekleşir?

NE ZAMAN DOĞUM YAPACAKSINIZ?

doğum ne zaman gerçekleşir

Doktorunuz doğuma çok yaklaştığınızı söylerse de inanmayın. Dokuzuncu ayda hekimin i­zin beklediği, doğumun kısa süre sonra başlayabileceği­ni gösteren  ipuçları vardır­. İnme veya yerleşme gerçekleşti mi? Bebeğin ilk gelen  kısmı hangi durakta? Rahim ağzı­nın incelme­si ve aşılma­sı başladı mı? "Yakında"nın anlamı bir saatten  üç haftaya dek değişebilir­. Hekimi tarafın­dan "Bu akşam doğuracaksınız!" denilen  kadı­nın coşkusunun, kasılma olmadan haftalarca doğum bekledikçe bıkkınlığa dönüşme­si görülmedik bir durum değildir­.

Aynı şekilde, hekimin incelme ve açılma henüz başlamadığı için doğumun haftalar sonra olacağı tahmi­ni de güvenilmez ola­bilir­. Bazı kadınlar, upuzun bir ay daha gebliğin süreceği­ni söyleyen  hekimin yanın­dan omuzları çökmüş hal­de çıkıp ertesi sabah doğurmuşlardır­. Gerçek şu ki, bebeğin yerleşmesi, rahim ağzı­nın incelme­si ve genişleme­si bazı kadınlar­da haftalar içinde ha t­ta bazen  bir ay gibi uzun bir dönemde gerçekleşir; bazıların­da ise saatler içinde. Eğitimi ne kadar iyi olursa olsun hiç kimse doğumun kesin olarak ne zaman başlayacağını söyleyemez; çünkü doğumu tam olarak neyin tetiklediği bilinmiyor (Bu nedenle hekimlerin çoğu ne zaman doğuracağınızı veya kız mı oğlan mı olacağını tahmin etmekten  hoşlanmazlar.)

Sizden  önceki her kadın gibi siz de bekleme oyununu oyna­mak zorundasınız. Elbet s i­zin de gününüz gelecektir; er ya da geç.

Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğuracağım?

Normal Doğum Nedir?

NORMAL DOĞUM NEDİR?

normal doğum nedir

Doğum en  az 28 haftalık bir gebelik sürecinden  sonra bebeğin rahim dışına çıkma­sı olarak tanımlanır­. Daha erken  doğmuşsa, rahim dışın­da yaşama yeteneği­ni kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak adlandırılır­. Ancak günümüzde gelişen  tıp ve teknoloji sayesinde erken  haftalar­da doğan bebeklerin de yaşama olasılığı artmıştır­.

Normal doğum 38-42 gebelik haftaları arasında, kendiliğinden  başlayan rahim kasılmalarıyla, başla gelen  tek bir bebeğin anne ve bebeğe zarar vermeden  vajinal yolla canlı olarak doğmasıdır­.

Normal doğumda, bebek doğduktan en  geç otuz dakika sonra plesanta ve zarları da kendiliğinden  rahimden  dışarı atılır­. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olur. Doğum için geçen  süre 24 saatten  daha azdır­. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fizyolojik bir olaydır­.

Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden  itibaren  280 gün ya da 40 haftadır­. Beklenen  doğum tarihi, "son adet tarihi + 7 gün - 3 ay" formülüyle hesaplana­bilir­.

Gebelerin beklenen  doğum tarihi­ni içerisine alan hafta doğum yapma olasılığı % 80'dir­. Normal miadın­da doğum 38 - 42. haftalar arasın­da herhangi bir zaman­da gerçekleşebilir­.

Konuyla ilgili aramalar: spontan vajinal doğum , sv nedir , normal doğum

Akne (Sivilce) Tedavisi

Sivilcelerden Kurtulmanın Yolları:
sivilce, akne tedavisi , sivilce nasıl geçer
Akne – sivilce tedavisi­nin ilk amacı kist ve nodüllerin ciltte iz bırakmasını önlemektir­. Çünkü izler ortaya çıktıktan sonra cildi pürüzsüz bir hale getirmek büyük sorun yaratmaktadır­. Başka bir amaç ise bazen  10 yıldan çok daha uzun olabilen  akneli olarak geçirdiğiniz zamanı kısaltmaktır­.

Doğru ve hijyenik temizlik:
Cildi çok hırpalamayarak düzenli şekil­de yıkayın. Cildi fazla kurutma­mak için pH değeri deri­nin doğal pH’ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken  yağ ve tozu alan kil maskesi uygulana­bilir­.

Beslenmeye dikkat:
"Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar" inanışı çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddiadır. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulma­sı gereken  önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısın­dan zengin, sağlıklı beslenme cildin en  önemli dostu.

İyi dinlenin:
En iyi güzellik kürü uyku. Stresten  uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en  az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesce biliniyor.

Ellerinizi yüzünüzden  çekin:
Cil­de zarar vermeks i­zin yok edilebilecek siyah noktalar­dan farklı olarak, kan çıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardın­da bir yara ve iz bırakıp yayıla­bilir­.

Uzmana görünün:
Kış gelip de akneler belirmeden  önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz ayların­da kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisi­ni tekrarlamanızdan zarar görebilir­.

Bitki çayları da işe yarıyor:
Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır­. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren  çayların çok yararını görürsünüz.

Duygusal çalkalanmalar ya da Stress de akneye yol açar. Stressten  mümkün mertebe uzak kalın.

Ancak bu tür hadiseleri bilmek ve önlemek mümkün olmadığından, duygularınızı dışarı dökün. Arkadaşlarınız, aileniz ya da benzei bir kişi ile paylaşın. Bu stresinizi azaltmaya yardımcı olacaktır­.

Kozmetikler:
Eğer bir nemlendirici veya fondöten  kullanıyorsanız bu ürünün yağsız su bazlı olduğun­dan emin olun. Üzerinde not-komedojenik (siyah nokta oluşturmaz) veya non-acnegenic ibaresi bulunan ürünleri kullanın. Her gece makyaj malzemenizi su ve sabunla temizleyiniz. Benzoil peroksit, salisilik asit ve kükürt içeren  losyonlar güvenle kullanıla­bilir­. Pudra içermeyen  yağsız ürünler kapatıcı olarak kullanıla­bilir­. Saç spreyi veya jelleri­ni uygularken  yüz bölgesi korunmalıdır­.

Konuyla ilgili aramalar: sivilce nasıl geçer , sivilceden kurtulmanın yolları , akne tedavisi

Ağrılı Adet Görme (Dismenore)

AĞRILI ADET GÖRME (DİSMENORE) NEDİR? NEDENLERİ NELERDİR?

ağrılı, sancılı adet görme


Dismenore Nedir?
Adet kanama­sı esnasın­da ya da hemen  öncesinde kasıklar­da meydana gelen rahatsızlık ve kramp tarzın­da ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir­. Dismenore primer (1.cil) ve sekonder (2.cil) olmak üzere iki şekil­de incelenir­.

Primer (birincil) dismenore:

Sıklıkla adet kanaması­nın başlangıcın­dan sonraki ilk 1-2 sene içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir­. Bazen  kadınlar­da ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir­. Ağrı­nın nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesi­nin yapımı­nın artmasıdır­.

Ağrı genel olarak adet kanama­sı başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genel olarak 2.günde sakinleşir­. Ağrı karnın alt kısmın­da aralıklı gelen  kramp şeklindedir­. Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayıla­bilir­. Ağrıya bazen  terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir­.

Neden  sancılı adet görülür?
Sancılı adet görme aslın­da normal adet görme mekanizması­nın önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmaları­nın kadın tarafın­dan ağrı şeklinde hissedilmesidir­. Bu uterus kasılmaları­nın amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenme­si sırasın­da oluşan kanama miktarını en  az seviyede tutmaktır­. Kasılmalar esnasın­da uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen  bazı maddeler salgılanır­. Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktar­da salgılanma­sı ya da kadınlar­da prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir­. Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasın­da oluşan bir olay olduğun­dan tipik olarak adet görmeden  kısa süre önce başlayan adet bittikten  sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden  biridir­.

Sancılı adet görmenin ender görülen  nedenleri arasın­da serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı bir şekilde daralmış olma­sı ve buna bağlı bir şekilde adet kanı­nın "zorlukla atılması" ve spiral kullanımı yer alır­.

Ne gibi belirtiler verir?
Dismenore karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır­. Bu eşlik eden  diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet ola­bilir­. Dismenore ile beraber adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görüle­bilir fakat bu şart değildir­. PMS genel­de adet başlangıcın­dan birkaç gün önce görülür. Dismenoreli kadınların yaklaşık %10-15'inde şikayetler normal günlük aktiviteleri­ni kısıtlayacak kadar şiddetlidir­.

Eğer ağrılar;
Normal zamanın­da gelen  bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa
Her zaman olduğun­dan çok daha şiddetli ise
2-3 günden  daha uzun sürüyorsa
Her zaman olan­dan daha farklı ise
mutlaka bir hekim kontrolünden  geçilme­si gerekir­.

Sekonder (ikincil) dismenore:
Seconder (ikincil) dismenorede (ağrılı adet görme) al t­ta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur. Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarı­nın kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan meydana gelen bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan sorunlar daha ender olduğundan, genelde daha genç yaşlar­da ortaya çıkar.

Sekonder dismenore nedenleri nelerdir?

1-Endometriozis
2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri
3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)
4-Myomlar
5-Uterus polipleri
6-Rahim içi yapışıklıklar
7-Rahim içi araçlar
8-Rahim boynu darlıkları
9-Rahim tümörleri
10-İmperfore hymen  (kızlık zarı­nın adet görmeyecek şekil­de tam kapalı olması)
11-Çift uterus veya uterusda septun bulunma­sı
12-Enfeksiyonlar

Ne zaman jinekolojik muayene gerekir?
Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir­. Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik hali­ni etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden  oluyorsa mutlaka jinekolojik muayene yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır­.

Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır­. Endometriozis (rahim iç tabakası­nın normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışın­da aynen  adet sancısı gibi belirtiler de vere­bilirler. Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlar­da tedavi tamamen  farklı olur.

Nasıl tanı konulur?
Tanıda öncelikle hastanın hikayesi önem kazanır­. cevaplanma­sı gereken  bir takım sorular vardır­. Bunlar:
Ağrı­nın ne zaman olduğu
Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı
Eşlik eden  başka bir şikayetin olup olmadığı
Doğum kontrol hapları­nın ağrıyı azaltıp azaltmadığı
Gün geçtikçe ağrı­nın şiddetlenip şiddetlenmediği ve
Ağrılar nedeniyle aktivitenin bozulup bozulmadığıdır­.

Ağrıların primer ya da al t­ta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anla­mak maksadıyla ayrıntılı bir muayene yapılmalıdır­. Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason inceleme­si çoğu zaman gerekli olmaktadır­.

Primer dismenore tedavisi nasıl yapılır?
Dismenorenin (ağrılı adet görmenin) oluşmasını önlemek mümkün değildir­. Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletile­bilir­. Yine;

Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gele­bilir­. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir­. Burada dikkat edilme­si gereken  nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayıla­bilir ve oldukça tehlikelidir­.

Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanama­sı sırasındada sürdürülme­si ağrıyı azaltama da etkilidir­. Eğer kişide adet kanamasın­ dan evvel baş ağrısı, karın­da şişlik,...vb sorunlar oluyorsa adetten  1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidile­bilir­. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınma­sı ödemi(vücu t­ta su toplaması)ve ödemin neden  olacağı rahatsızlığı giderir­.

Yine diyette B vitami­ni ve Mg (magnezyum)'dan zengin besinlerin alınma­sı bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardım eder.

B Vitamininden  zengin yiyecekler:
Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler... Mg(magnezyum)'dan Zengin Yiyecekler:

Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susam...vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)

Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir­. Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder. Menstrual sorunlari önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen  bir egzersizdir­. Bunun yanın­da bireyin ev ortamın­da yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır­.

Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir­. Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzın­da ritmik masaj uygulanırsa ağrı­nın algılanma­sı azaltıla­bilir­.

Düzenli uyku,gerginliği azaltacağın­dan ağrıyı kontrol etmede kullanılır­.

Kişi­nin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasın­da ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir­.

Psikolojik etkenler primer (1.cil) dismenorenin nedenlerinden  biri olarak kabul edilir­. Bu yüzden  cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenme­si ağrı­nın azaltılma­sı için önemlidir­.

Sekonder dismenore tedavisi nasıldır?
Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonun­da ağrı azalır veya kaybolur.

Nasıl önlem alınmalıdır?
Dismenore alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir­. Örneğin adet kanama­sı öncesinde ve esnasın­da kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren  gıdalar­dan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılma­sı şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır­. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasın­da dinlenmek epey önemlidir­. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilme­si kabızlığı önler. Bol miktar­da su içilmesi, sigaradan uzak durulması, aşırı miktar­da alkol tüketilmeme­si gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirile­bilir­.

Konuyla ilgili aramalar: ağrılı adet görme , adet sancısı , adet sancılarım fazla oluyor , adet olurken çok ağrıyor

Adet Düzensizliği Hakkında Bilgiler

ADET DÜZENSİZLİĞİ VE NEDENLERİ HAKKINDA BİLGİLER:

adet düzensizliği

Pratik olma­sı açısın­dan adet düzensizliği­ni kadın hayatı­nın farklı evrelerinde incelemekte fayda vardır­. Bu amaçla kadın hayatını çocukluk, ergenlik, doğurganlık, premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz olarak ayırmakta ve düzensiz kanamaları bu şekil­de incelemekte fayda vardır:

Çocukluk çağı:
Çocukluk çağı doğumdan ilk adet görülene kadar geçen  zamandır­. İlk adet kanama­sı ortalama olarak 12 yaşın­da görülür. İlk adetin 9 yaşın­ dan evvel görülme­si halinde hormonal bir bozukluk sözkonusu olabileceği gibi, 16 yaşına kadar gerçekleşmeme­si halinde hormonal bir bozukluk dışın­da yapısal bazı kusurlar da (kızlık zarı­nın tam kapalı olma­sı ve kanın akmasına i­zin vermemesi, genital organların olmama­sı gibi) sözkonusu olabileceğinden  mutlaka jinekolojik muayene gerekir­.

Ergenlik süreci:
İlk adetin görülmesiyle beraber genç kadınlığa ilk adım atılır­. Ancak hormonal sistemin olgunlaşma­sı iki sene gibi bir sürede tamamlandığın­dan siklusların bir kısmı ovulasyon (yumurtlama) olmadan gerçekleşir­. Bu yüzden  ergenlik sürecinde adet gecikmelerine ve/veya adetlerin normalden  uzun sürmesine sık rastlanır­. Bu dönemdeki bir genç k ı­zın 6 ay boyunca adet görmeme­si ve/veya gördüğü kanamaların normalden  fazla olduğunun düşünülme­si halinde jinekolojik muayene gerekir­.

Doğurganlık süreci:
Ergenlik süreci­nin belli bir aşamasın­dan itibaren  adetler düzenli hale gelir ve siklusların tümünde ovulasyon (yumurtlama) olur. Bu dönem kadı­nın gebe kalabileceği dönemdir ve menopoza kadar devam eder.

Bu dönemde en  sık görülen  adet düzensizlikleri gecikmeler, ara kanamalar, adetin fazla olma­sı ve uzun sürme­si ya da az olma­sı ve kısa sürme­si şeklinde olur.

Gecikmeler: Doğurganlık sürecinde de adet gecikmelerine sık rastlanır­. Aktif cinsel yaşamı olan ve etkin bir korunma yöntemi kullanmayan kadın­da görülen  adet gecikmeleri­nin en  muhtemel nedeni gebeliktir­. İkinci muhtemel neden  de herhangi bir şekil­de o siklusta ovulasyon (yumurtlama) olmama­sı ve bu sebepten  dolayı "dökülmenin" gecikmesidir­. Düzenli adet gören  bir kadın­da beklenmedik bir şekil­de meydana gelen gecikmenin nedeni ise stres, mevsimsel değişiklikler, mekan değişiklikleri ola­bilir­. Bir kadın­da senede bir defa adet gecikme­si olma­sı ileri inceleme gerektiren  bir durum değildir­. Ancak adet gecikme­si senede bir kereden  çok oluyorsa ve/veya gecikmelerden  biri 6 aydan daha uzun sürüyorsa hormonal tetkik yapılma­sı gerekir­.

Adet gecikmesi­nin diğer önemli nedenleri arasın­da aylık ya da üç aylık korunma iğneleri ya da kola uygulanan hormon çubukları­nın içinde bulunan hormonların yanetkileri sayıla­bilir­.

Ara kanamalar: Doğurganlık sürecinde sık görülen  diğer bir adet düzensizliğidir­. En muhtemel neden  serviksteki enfeksiyonlardır­. Diğer muhtemel nedenler miyomlar (uterusta bulunan selim tabiatlı urlar) ve serviks polipleridir (polipler de selim tabiatlı oluşumlardır). Spiral kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklar da lekelenme tarzın­da ara kanamalara neden  ola­bilirler.

Adetin fazla olması: En muhtemel neden  yumurtlama olmadan gerçekleşen  siklustur. Diğer nedenler spiral kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklardır­. Farkın­da olunmayan gebeliğin düşükle sonuçlanma­sı da yanlışlıkla adet kanama­sı sanıla­bilir­.

Adetin az olması: Adet sürecinde görülen  kanama miktarı yaşla beraber azalma eğilimi gösterir­. Doğum kontrol hapı kullanımı da adet kanamasını önemli ölçülerde azaltır­. Sorunlu seyreden  kürtajlar sonrası endometriumda (rahim iç tabakasında) meydana gelen yapışıklıklar da az adet görülmesine ileri derecede yapışıklıklar­da hiç adet görememeye neden  ola­bilir­. Şüpheli durumlar­da "Üstüne görme" yani gebelikte meydana gelen kanamayı adet kanama­sı sanma yönünden  gerekli incelemeler de mutlaka yapılmalıdır­.

Sık adet görme: En muhtemel neden  hormonal dengesizliktir­. Arakanamalar genelde adet kanama­sı ile karıştıkların­dan ara kanamaların muhtemel nedenleri burada da sözkonusu ola­bilir­.

Tüm bunlara ilaveten her türlü normalden  fazla kanama halinde vücudun kanamayı durdurma ve kanı pıhtılaştır­ma mekanizmalarındaki muhtemel bir bozukluk mutlaka akla gelmelidir­. Bu özellikle ergenlik sürecinde olan ve tüm kanamaları bir "faciaya" dönüşen  kızlar­da muhtemel neden  ola­bilir ve araştırılmalıdır­.

Adet düzensizliklerinde ne gibi incelemeler yapılır?

Normalden  sapma olan her kanama mutlaka doktor muayenesi gerektiren  bir haldir­. Doktor incelemesinde yapılacak olan işlemler komple jinekolojik muayene, ultrason, papsmear ve doğurganlık çağın­da olanlar­da gebelik testi şeklinde olacaktır­. Bu incelemeler normaldışı kanamaların yaklaşık %80'i­nin aydınlatılma­sı için yeterli olur. Ek olarak bazı özel durumlar­da hormonal tetkikler (özellikle sürekli gecikme­si olanlar, gecikme­si 6 aydan daha uzun sürenler, beraberinde tüylenme, şişmanlama, gebe kalamama şikayeti olanlar gibi), biyopsi işlemleri (ara kanama­sı olmakla beraber kanser ya da kanser öncesi lezyon şüphesi olanlar, 35 yaşın üstündeki tüm normaldışı kanamalar, menopozda kanama) de adet düzensizliği olan kadınlar­da uygulanan ileri tetkiklerdir­.

Adet Düzensizliği nasıl tedavi edilir?
Tanı koyma esnasın­da yapılan incelemeler şu sorulara cevap ararlar: gebelik varmıdır?; tedavi edilme­si gereken  hormonal dengesizlik varmıdır?; cerrahi yolla uzaklaştırılma­sı gereken  kanser öncüsü lezyon ya da kanser varmıdır? Bu üç durum da saptanmamışsa bu durumda en  muhtemel neden  enfeksiyondur ve antibiyotik tedavisi verilir­. Tedaviye rağmen  devam eden  kanamalar­da incelemelerin tekrar edilme­si gerekebilir­.

Jinekolojik muayene ve ultrason­da saptanan bulgulara ilaveten idrar veya kan­da yapılan gebelik testleriyle gebelik tanısı kesinleştirilir­. Gebelik olduğun­da da genelde düşük tehdidi, düşük ya da dış gebelik sözkonusudur ve bu durumlar usulüne uygun olarak tedavi edilir­.

Hormonal dengesizlik çoğu kez yumurtlama olmama­sı şeklindedir­. Bu durumun tedavi edilme­si önemlidir zira endometrium tabakası­nın progesteron salgısı olmaks ı­zın kalınlaşma­sı dokuda kanser öncüsü lezyon (oluşum) ve daha ileri durumlar­da kanser gelişimine neden  ola­bilir­. Tedavi için çocuk isteği olanlara yumurtlamanın tekrar sağlanması, çocuk isteği olmayanlara ise eksik olan progesteron hormonunun takviye edilme­si için tedavi verilir­.

Servikste polip ( rahim ağzı selim tabiatlı oluşum ), endometriumda polip ( rahim iç tabakası selim tabiatlı oluşum ) ya da diğer kanamaya yolaçacak kitleler (miyom gibi) varsa kanamayı kontrol altına almak için genelde cerrahi müdahale gerekir­. Bu müdahale polip hallerinde basit olarak polipin çıkarılma­sı şeklinde olabileceği gibi büyük miyomlar­da (rahimde bulunan selim tabiatlı urlar ) uterusun çıkarılma­sı şeklinde de ola­bilir­.

Kanser öncüsü lezyon ya da kanser saptandığın­da ise odak kesinlikle saptandıktan sonra usulüne uygun tedavi yapılır.

Konuyla ilgili aramalar: aşırı adet kanaması , az adet oluyorum , adet olurken fazla kan geliyor , adetim düzensiz oluyor , aybaşı düzensizliği

Gebelikte Vücut Renginde Değişiklik

Gebelikte Vücut Rengindeki Değişiklikler:

Gebelik hormonları göğüs uçların ı­zın çevresindeki kahverengi halkayı koyulaştırdıkları gibi beyaz çizgi (linea alba) denilen  ve muhtemelen  şu ana kadar fark etmediğiniz göbek deliğinden  aşağıya doğru uzanan çizgi­nin koyulaşmasın­dan da sorumludurlar. Gebelik süresince beyaz çizgiye siyah çizgi (linea nigra) denir­.

Bazı kadınlarda, öncelikle de esmer olanlar­da yanaklar, burun ve alın­da maskeyi andırır tarzda renk değişiklikleri ola­bilir­. Yama tarzındaki bu renk değişiklikleri beyaz tenlilerde koyu alanlar, esmer tenlilerde beyaz alanlar şeklindedir­. Kloazma denen  gebelikteki bu renk değişiklikleri doğumdan sonra yavaş yavaş kaybolur. Bu renk değişiklikleri­nin rengi­ni kimyasal maddelerle aşmaya çalışmak hiç bir işe yaramaz ve hiç iyi bir düşünce değildir­. Bunun yerine fondötenle kamufle edebilirsiniz. Güneş bu renk değişiklikleri­ni şiddetlendirir­. Bu nedenle dışarıya çıkarken  güneşten  korunmak için, 15 veya daha fazla koruma etmenli kremler kullanın veya yüzünüzü tamamen  gölgede bırakacak kremler kullanın. Bu renk değişiklikleri ile folik asit eksikliği arasın­da ilgi olabileceği düşünüldüğünden  kullandığınız vitamin hapları­nın folik asit de içerdiğinden  emin olun ve yeşil yapraklı sebzeler, portakal ve kepekli ekmek yiyin.

Birbiri ile sürtünen  bölgelerde, örneğin bacak araların­da hiperpigmentasyon olarak adlandırılan, cilt rengi­nin koyulaşma­sı oluşa­bilir, bunlar da diğer renk değişimleri gibi doğumdan sonra kaybolur.

Konuyla ilgili aramalar: gebelikte ten rengindeki değişiklikler

Gebelikte Baş Dönmesi, Hamilelikte Bayılma

GEBELİKTE BAŞ DÖNMESİ VE BAYGINLIK:

Gebelikte baş dönmeleri­ni sık olmakla beraber bayılma seyrektir­. Gebe bir kadın­da sersemlik hissi veya baş dönmesi­nin bilinen  veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır­.

Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen  dolaşım sistemini, varolan kan hacmi­nin yeterli derecede doldurmama­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilirken, ikinci üçayda genişleyen  rahmin anne adayı­nın kan damarları üzerine basınç yapma­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilirken  , ikinci üç ayda genişleyen  rahmi­nin anne adayı­nın kan damarlı üzerine basınç yapma­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilir­. Baş dönme­si yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda ola­bilir­. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir­. Kan basıncı­nın hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitme­si buna neden  olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırla­mak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!

Kan şekeriniz düşünce de baş dönme­si hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasın­da alıştırarak kendinizi koruya­bilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.

Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz ola­bilir­. Böyle bir durumda yapılacak en  iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır­. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.

Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden  kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır­. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin i­zin arasına alarak oturun. Her ikisi­ni yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden  kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir­.

Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen  bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi ola­bilir, bu sebepten  dolayı araştırılmalıdır­.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte baş dönmesi , hamilelikte bayılma , gebelikte baygınlık

Hamilelikte Bel Ağrısı, Gebelikte Bel Ağrısı

HAMİLELİKTE BEL AĞRISI VE YAPILMASI GEREKENLER:

hamilelikte bel ağrıları

Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir­. Bunlar vücudunuzun doğuma hazırlanması­nın yan tesirleridir­. Bel ve sirt ağrıları da böyledir­. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin geçişi­ni kolaylaştırmak amaçlı gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu, karnın ı­zın iyice büyümesiyle beraber vücudunuzun, kas-iskelet sistemi­nin dengesi­ni bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız. Gebe olduğunuzu fark etmeyen  kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır­. Sonuç, belinizdeki yay şekli­nin daha da belirgin hale gelmesi, sırt kasları­nın gerilme­si ve ağrıdır­.

Ağrıyla uğraşmak yerine onu azalta­bilirsiniz. Her zamanki gibi en  iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniği­ni bilerek karşılamaktır­. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en  aza indirecek olan vücut mekanikleri­ni öğrenmek için henüz çok geç değil.

Kilo artışınızı önerilen  sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.

Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır­. Bunları doktorunuza veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.

Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemi­ni öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekil­de durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı s i­zin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten  dönerken  ağır bir paketi taşımak zorun­da kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.

Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesi­nin gerilmesi­ni önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken  veya bulaşık yıkarken  olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağın ı­zın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.

Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten  çok daha fazla basınç uygulanmasına neden  olur, öyleyse doğru yapmak için özen  göstermeye değer. Mümkünse, içerisine çökmeyen  sert bir döşeme­si olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olma­sı için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır­. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçan ı­zın sırt ağrılarınızı artıracak şekil­de ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekil­de oturun. Araba kullanırken  koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.

Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır­. Arada yürüme veya gerinme molası olmaks ı­zın bir saatten  fazla oturmamaya çalışın, ha t­ta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.

Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır­. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarın­dan sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.

Hekiminize gebelik korsesi­nin size yardımcı olup olamayacağını sorun.

Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken  sırtın ı­zın gerilmesine i­zin vermeyin. Başın ı­zın üstündeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.

Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.

Gevşemesi­ni öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer s i­zin için de böyleyse, ağrı atakları sırasın­da gevşeme alıştırmaları yapın.

Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.

Konuyla ilgili aramalar: gebelikte sırt ağrıları, hamileyim belim ağrıyor

Hamilelikte, Gebelikte Baş Dönmesi

HAMİLELİKTE BAŞ DÖNMESİ:

gebelikte baş dönmesi

Gebelikte baş dönmeleri­ni sık olmakla beraber bayılma seyrektir­. Gebe bir kadın­da sersemlik hissi veya baş dönmesi­nin bilinen  veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır­.

Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen  dolaşım sistemini, varolan kan hacmi­nin yeterli derecede doldurmama­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilirken, ikinci üçayda genişleyen  rahmin anne adayı­nın kan damarları üzerine basınç yapma­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilirken  , ikinci üç ayda genişleyen  rahmi­nin anne adayı­nın kan damarlı üzerine basınç yapma­sı baş dönmesi­nin nedeni ola­bilir­. Baş dönme­si yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda ola­bilir­. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir­. Kan basıncı­nın hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitme­si buna neden  olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırla­mak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!

Kan şekeriniz düşünce de baş dönme­si hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasın­da alıştırarak kendinizi koruya­bilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.

Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz ola­bilir­. Böyle bir durumda yapılacak en  iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır­. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.

Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden  kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır­. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin i­zin arasına alarak oturun. Her ikisi­ni yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden  kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir­.

Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen  bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi ola­bilir, bu sebepten  dolayı araştırılmalıdır­.

Konuyla ilgili aramalar: hamileyken başın dönmesi

Hamilelikte Bacaklara Kramp Girmesi

HAMİLELİKTE BACAK KRAMPLARI (AYAĞA KRAMP GİRMESİ)

hamilelikte kramp

Sürekli yorduğunuz aklınız ve büyümekte olan karnınız, bacak krampları olmasa da zaten  uykunuzu bölmeye yeter. Ne yazık ki, genel olarak gece gelen  bu ağrılı spazmlar ikinci ve üçüncü üç ayındaki gebe kadınlar­da çok sık ortaya çıkar. Neyse ki bunları önlemenin de hafifletmenin de yolları vardır­.

Bacak krampları­nın kan­da fosfor fazlalığı ve kalsiyum eksikliği neticesinde ortaya çıktığı düşünüldüğü için fosfor içermeyen  bir kalsiyum takviyesi almak krampları hafifletebilir­. Bu işe yaramıyorsa, yalnızca hekimin i­zin önerisiyle süt ve eti azaltarak fosfor alımınızı azaltmak gerekebilir­. (Bu arada başka yerlerden  gerekli kalsiyum ve protei­ni aldığınızdan emin olun.) Öbür nedenler arasın­da yorgunluk ve büyümekte olan rahmin belli sinirler üzerine baskı yapma­sı da sayıldığı için, gün boyu destekli çorap giymek ve ayaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenme ve çalışma saatlerinizi dönüşümlü olarak ayarla­mak da bacak kramplarınızı ortadan kaldıra­bilir­.

Baldırınıza kramp girerse, bacağınızı gerin ve ayak bileği ve ayak parmaklarınızı yavaşça yukarı doğru kaldırın. Bu kısa bir zamanda ağrıyı azaltacaktır­. (Her gece yatma dan evvel bunu birkaç kez tekrarla­mak krampları önleyebilir­.) Bazen  soğuk bir yüzeye basmak da işe yarar. Bu teknikler den  herhangi biriyle ağrı azalıyorsa, daha fazla rahatla­mak için masaj ve lokal olarak sıcak uygulama­sı denenebilir­. Ancak hiç bir teknik işe yaramıyorsa, baldırınıza masaj yapmak veya ısı uygulamaktan kaçının. Ağrı devam ediyorsa hekiminizle temas kurun, çünkü küçük bir olasılık olsa da bir toplardamar­da kan pıhtısı oluşmuş ola­bilir, bu da tıbbi girişim gerektirir­.

Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kramplar , ayağa kramp girmesi , bacağa kramp girmesi

Hamilelikte Ayaklarda Ellerde Şişme

HAMİLELİKTE AYAKLARDA VE AYAK BİLEKLERİNDE ÖDEM (ŞİŞME)

hamilelikte ayak şişmesi

Önceleri, ödem (dokular­da aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte beden  sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklar­da biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir sürecinde bu türden  bir ödem gelişir­. Sıcak havalarda, günün sonun­da veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişme­si oldukça sıktır­. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.

Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışın­da bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen  sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.

Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır­. Bu konuda hekimin i­zin önerisi­ni de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken  giyin.

Günde en  az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden  kurtulma­sı için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadın­da daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımı­nın kısıtlanma­sı (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlar­da tuz kısıtlana­bilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.

Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden  şişmeler önemsiz ola­bilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncın­da yükselme ve idrar­da proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da ola­bilir­.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte ayarlarda ve ayak bileklerinde şişme , gebelikte ellerde ve ayaklarda şişlik, ödem oluşması , hamilelikte ayakların şişmesi

Bebeğin Anne Karnında Tekmelemesi

HAMİLELİKTE BEBEK TEKMELERİ:

bebek tekmesi

Bebekler de insandır­. Onların da bizim gibi topuklarıyla diz veya dirsekleriyle tekmeledikleri "hareketli" ya da uzanıp kaldıkları, "sakin" zamanları vardır­. Çoğunlukla onun hareketliliği s i­zin ne yaptığınıza bağlıdır­. Rahim dışındaki bebekler gibi, rahim içindeki bebekler de sallandıkların­da uyurlar. Bu nedenle gün boyunca hareketli olduğunuz zamanlar­da bebeğiniz gündelik ritminizle hareketsizleşir . Böylelikle -kısmen  bebek yavaşlamış olduğundan, kısmen  de siz meşgul olduğunuzdan- tekmeleri pek fark etmezsiniz. Siz yavaşlar yavaşlamaz bebeğiniz hareketlenmeye başlar. Bu yüzden  bir çok gebe kadın bebek hareketleri­ni geceleyin veya sabahleyin yatakta hisseder. Ayrıca anne öğünde ya da öğün arasın­da bir şeyler yiyince, belki de kanındaki şeker miktarı­nın artışına tepki olarak, bebeğin hareketliliği arta­bilir­. Bazı gebeler kendileri sıkıntılı ya da sinirli oldukların­da da bebeğin hareketleri­nin arttığını bildirmişlerdir; bu durumda bebek annenin adrenaliyle uyarılmış ola­bilir­.

Bebekler 24. ve 28. haftalar arasın­da en  hareketli dönemleri­ni yaşarlar, anca bu dönemdeki hareketler düzensiz ve genel olarak kısadır ve ultrason­da görüle­bilirse de meşgul olan annenin hissedemeyeceği niteliktedir­. 28. ve 32. haftalar arasın­da bebek hareketleri, dinlenme ve hareketlilik olarak tanımlanan dönemlerle daha düzenli ve sürekli hale gelir­.

Başka gebe kadınların bebekleriyle kendi bebeğin i­zin hareketleri­ni karşılaştırmayın. Her yeni doğan gibi ana karnındaki her bebek de hareketlilik ve gelişme yönünden  kendine özgüdür. Bazılar her zaman hareketlidir, bazılarıysa çoğu kez sakin. Bazıları­nın tekmeleri düzenlidir; bazıları­nın hareket düzenleri anlaşılamaz. Hareketliliğin kesin yavaşlama­sı ya da kesilme­si olmadığı müddet pek çok durum normaldir­.

Son araştırmalara göre 28. haftadan itibaren  bebeğin hareketleri­ni annenin günde iki kez, bir kez annenin daha hareket olduğu sabah saatlerinde ve bir kez de daha hareketli akşam saatlerinde kontrol etmesi­nin yerinde olacağını gösteriyor. Hekiminiz başka bir test önermediyse, aşağıdaki testi uygulaya­bilirsiniz:

Saymaya başladığınızda saate bakın. Her türden  hareketi (tekme, çalkalanma, dönme) sayın. 10'a ulaştığınızda saymayı kesin ve saate bakın. Genellikle on dakika içinde on kadar hareket saymış olursunuz. Bazen  biraz daha fazla ola­bilir­.

Bir saat sonun­da hala on hareket sayamadıysanız, süt için veya hafif bir şeyler atıştırın; sonra sırtüstü uzanın, gevşeyin ve saymayı sürdürün. On hareket saymadan iki saat geçmişse gecikmeden  doktorunuzu arayın. Hareketin olmayışı mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmese de, bazı zamanlar bebekte sıkıntı işareti ola­bilir­. Böyle durumlar­da hızla eyleme geçmek gerekebilir­.

Doğum yaklaştıkça bebek hareketleri­ni düzenli şekil­de kontrol etmek de giderek daha fazla önem kazanır­.

Bebeğiniz rahimde büyüdükçe daha güçlenir ve bir zamanlar kelebek dokunuşu gibi olan hareketler artık iyice güçlü bir hale gelir­. Kaburgalarınıza, rahim ağzına veya karnınıza canınızı yakacak kadar güçlü bir tekme yerseniz şaşırmayın. Özellikle güçlü bir saldırıya maruz kalırsanız, duruş şeklinizi değiştirmeyi deneyin. Bu, küçük saldırganın dengesi­ni değiştirerek saldırıyı geçici olarak durdura­bilir­.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin tekme atması, gebelikte bebeğin tekmelemesi , bebeğim tekmeliyor

Bebeğin Anne Karnında Hareketleri

HAMİLELİKTE BEBEĞİN HAREKETLERİ:

bebeğin hareketleri

Bebeğin i­zin hareketleri­ni hissetmek, gebeliğinizde yaşayacağınız en  hoşunuza gidecek şeydir­. Sizi en  çok üzecek şey de doğal olarak, hareketlerin kaybolmasıdır­. İçinizde yeni bir yaşamın filizlenip boy attığını, pozitif bir gebelik testi veya karnın ı­zın büyümesinden, bebek kalp atımların­dan bile daha fazla gösteren  en  önemli şey bebeğin i­zin hareketleridir­.

Bebeğin hareketleri­nin yedinci haftada başlamasına karşın, bu anne tarafın­dan fark edilmez. Hareketleri­ni veya "canlandığını" 14. ile 26. haftalar arası herhangi bir dönemde, genel olarak de 18. ile 22. haftalar arasın­da hissedebilirsiniz. Daha önce bebek sahibi olmuş bir kadın, genelde bebeğin hareketleri­ni daha önce fark eder; çünkü nasıl bir hareket bekleyeceği­ni biliyordur. Doğal ki, zayıf bir kadın da şişman bir kadına göre bebeğin hareketleri­ni daha erken  fark eder.

Bazen  son tahmi­ni doğum tarihi yanlış hesaplandığından, bebek hareketleri geç hissedilmiş ola­bilir­.

Hiç kimse ilk kez anne olduğunu bilmenin nasıl bir şey hissettirdiği­ni tam olarak söyleyemez, yüz gebe kadın ilk bebek hareketleri­ni yüz farkı şekil­de betimleyebilir­. En çok tanımlanan tanımlar "karın­da bir kanat çırpınma hareketi" ve "kanımda bir kelebek gibi" şeklindedir­. Daha erken  bebek hareketleri de "çarpma veya dirsek atma", "seğirme", "guruldama", "birisi­nin karna vurması", "kabarcık patlaması", "kıvranma" , "çok güzel bir parka tepe taklak yürümeye başla­mak gibi" diye de tanımlanır­. İlk bebek hareketi genel olarak yanlış bir şekil­de açlık ve gaz ağrısı zannedilir­. Ha t­ta bir kadın, "Bluzumda bir böcek geziniyor zannettim, fakat sonradan bunun bebeğimin hareketi olduğunu fark ettim" diye anlamıştır­.

Yirminci haftaya kadar bebek hareketleri­nin hissedilmeme­si beklenen  bir durum olmadığından, hekimin i­zin ultrason ile değerlendirme­si gerekir­. Eğer bebeğin i­zin kalp atımı güçlü ve her şey yolun­da gidiyor gibi görünüyorsa, hekiminiz test yaptırmaya gerek duymayacaktır­.

İlk bebek hareketleriyle ilgili kaygılar, daha sonra yeri­ni hareketlerin yeterince sık olmama­sı ya da bir süre fark edilmemesinden  kaynaklanan kaygılara bırakır­. Bununla beraber gebeliğin bu sürecinde bu kaygılar gereksizdir­. Fark edile­bilir hareketlerin sıklığı büyük değişkenlik gösterir­. Hareketlerin özelliği değişken  olmasıdır­. Bebek sürekli hareketli olduğu hal­de bunların yalnızca bir bölümü duyula­bilir ölçüde kuvvetlidir­. Öteki hareketler bebeğin rahim içindeki duruşun­dan (örneğin dışa değil iç kısma dönük tekmelemesinden) dolayı, ya da s i­zin faaliyetinize bağlı bir şekilde duyulmaya­bilir (siz yürürken  çocuğunuz uyuya­bilir ya da uyanık ola­bilir, veya çok meşgulseniz küçük hareketleri fark etmeyebilirsiniz). Ayrıca siz tam da bebeğin i­zin en  hareketli olduğu dönemde uyuyor ola­bilirisiniz. (Birçok bebeğin en  hareketli olduğu zaman gece yarısıdır)

Gün boyu hiç bebek hareketi duymamışsanız, durumu aydınlatmanın en  iyi yolu akşamleyin tercihen  bir bardak süt ya da iki saat uzanmanızdır­. S i­zin hareketsizliğiniz ve içtiğiniz şeyin vereceği enerji bebeğinizi harekete geçirecektir­. Yine olmazsa bu kez birkaç saat uzanın, ama bu kez de olmamışsa kaygılanmayın. Birçok anne, 20. hafta dan evvel bir dönem bir ya da iki gün, ha t­ta bazen  üç-dört gün boyunca hiç bir hareket hissetmeye­bilirler. 20. haftadan sonra telaşa kapılacak bir durum olmasa da (kuşkusuz tahmin edersiniz ki bebeğin i­zin hareketleri başlamışsa), 24 saat boyunca bebek hareketi duymazsınız dokturunuzu aramanız iyi bir düşüncedir­.

28. haftadan sonra bebek hareketleri daha düzenli ve kararlı olmaya başlar. Artık yeri iyice daraldığı için hareketleri de sınırlanır­. Daralmış yuvasın­da fakat dönebilir ve kıpırdana­bilir­. Başı leğene yerleştiğinde artık daha da az hareket edebilir­. Araştırmalar, annelerin her gün bebekleri­nin hareketleri­ni kontrol etme alışkanlığını edinmeleri­nin iyi bir uygulamaya olduğunu göstermiştir­. Bu evrede, her gün hareket hissetmeniz koşuluyla, hareketin ne olduğu önemsizdir­. Eğer hiç hareket hissetmiyorsanız veya ani panik benzeri bir hareket olursa doktorunuza danışın.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin hareketleri, gebelikte bebeğin anne karnında hareketleri

Hamilelikte Kafein Tüketimi

GEBELİKTE KAFEİN KULLANIMI:
hamileyken kafein almak

Kafein (kahve, çay, kola gibi içeceklerde bulunur) plasentedan geçer ve bebek kan dolaşımına girer. Hayvan deneyleri kafei­nin gelişmekte olan bebeğe çeşitli zararlı tesirleri­ni gösterdiği halde, son zamanlara kadar insanlar üzerinde başka bir etkisi gösterilemedi. Ama en  son çalışmalar­dan biri, 1,5-2 fincan kahvenin eşdeğeri kafei­nin düşük riski­ni iki katına çıkardığı izlenimi­ni vermektedir­. Elimizdeki bilgiler artana kadar, gününüze bir iki fincan kahve içmeden  başlamanız akıllıca olacaktır­.

Kafeinli kahve, çay ya da kolayı bırakmanız için ek nedenler vardır­. Hepsinden  önce kafei­nin idrar söktürücü etkisi vardır, anne ve bebek sağlığı için gereken sıvı ve kalsiyumu bedenden  uzaklaştırır­. Sık sık idrara gitme sorununuz varsa, kafein bunu artıracaktır­. İkincisi kahve ve çay özellikle krema ve şekerle içildiyse, tıkayıcıdır ve gereksiniminiz olan besleyici gıdalara olan iştahınızı azalta­bilir­. Kola yalnız tıkayıcı değildir, ayni zaman­da bazı kimyasal maddeler ve gereksiz şeker içerir­. Üçüncüsü kafein gebelikteki normal duygu durumu dalgalanmalarını artırıp, yeterince dinlenmenizi engelleyebilir­. Dördüncüsü kafein s i­zin ve bebeğin i­zin gereksinimi olan demirin emilmesi­ni engelleyebilir­. Beşincisi araştırmalara göre aşırı kafein tüketimi geçici anormal kalp atımı, hızlı soluk alma, yeni doğan­da titremeler ve ileriki yaşamın­da daha sonra şeker hastalığı gelişimiyle sonuçlana­bilir­. Son olarak gebeliğin erken  sürecinde kahveden  aldıkları tadı kaybeden  pek çok kadı­nın olması, doğanın gebe kadınları uygun olmayan maddelerden  koruduğunu düşündürmektedir­.

Kafein Alışkan1ığınızdan Nasıl Kurtulursunuz? İlk adım, bırakmak için motivasyonunuzu bulmaktır­. Bu gebelikte kolaydır çünkü amaç bebeğin i­zin yaşama olabildiğince sağlıklı başlamasını sağlamaktır­. İkincisi kafeine niçin düşkün olduğunuzu belirlemek ve bu ihtiyacınızı gidermek için yerine koyacağınız güvenli içecekleri saptamaktır­. Eğer kahvenin ya da çayın tadını seviyorsanız ve sıcak bir içecek sizi çekiyorsa kafei­ni alınmış olanları seçebilirsiniz (ama sütün, portakal suyunun ya da başka besleyici içeceklerin yeri­ni almasına i­zin vermeden). Kolayı tadı için içiyorsanız. ara sıra kafeinsiz hafif içecekler içebilirsiniz. Ama gebelik diyetinde hafif içeceklerin yeri yoktur, onun yerine %100 (tatlandırılmamış) meyve sularını içebilirsiniz. Eğer serinlemek için içiyorsanız meyve suları, soda ya da suyun koladan daha serinletici olduğunu göreceksiniz. Kafei­nin uyarıcılığına gereksinimi varsa, daha doğal, daha uzun etkili uyarıyı alıştır­ma ve iyi besinlerden  özellikle karmaşık karbonhidratlar ve proteinden  ya da sizi canlandıracak bir şey yapmaktan, dans etmek, koşmak da sevişmekten  ala­bilirsiniz. Kafei­ni bıraktıktan sonra kuşkusuz birkaç gün kendinizi kötü hissedecek, daha sonra her zamankinden  iyi hissedeceksiniz. (Ama elbette erken  gebelikte görülen  normal yorgunluğunuz devam edecektir).

Eğer yalnızca bir şey yapmak için kahve, çay ya da kola içiyorsanız, bebeğiniz için iyi olan başka bir şey yapın. Ona bir hırka örün, yürüyüşe gidin ya da bir bebek karyolası bakmak için mağazaları gezin, akşam yemeği için sebze ayıklayın. Eğer kafeinli içecekleri günlük alışkanlığın ı­zın bir parçası olarak kahve molası, gazete okurken  ya da televizyon seyrederken  içiyorsanız, o alışkanlığın ı­zın yeri­ni ve ona eşlik eden  içeceği değiştirin.

Kafeinden  yoksunluk belirtileri­ni azaltmak. Kahve, çay ve kola tiryakileri­nin çok iyi bildiği gibi, kafei­ni bırakmaya karar vermek bir şey, bunu yapmak başka bir şeydir­. Kafein tiryakilik yapan bir maddedir, aniden  bırakanlar­da baş ağrısı, sinirlilik yorgunluk ve uyuşukluk gibi yoksunluk belirtikleri olur. Bu nedenle kafei­ni yavaş yavaş kesmek ve bir kaç günde güvenli düzey olan iki fincana indirmek daha iyi bir fikirdir­. İki fincana alıştıktan sonra günlük miktarı her seferinde dörtte bir fincan azaltarak bir fincana inip, en  sonun­da hiç içmemeyi başara­bilirsiniz. Ya da yoksunluk sürecinde yarı kafeinli yarı kafeinsiz karışım hazırlayarak, yavaş yavaş fincanınızı kafeinsiz kahveyle doldurmayı sürdürebilirsiniz. Espresso sevenler bile kafeinlisi kadar lezzetli olan kafeinsiz espressoyla kendileri­ni yatıştıra­bilirler.

Şu önerileri dikkate alırsanız yoksunluk belirtileri daha az rahatsızlık verici ve başa çıkılma­sı daha kolay olacaktır­.
Kan şekerin i­zin ve bu yüzden  enerji düzeyin i­zin düşmesine fırsat vermeyin. Protein ve karmaşık karbonhidratlar­dan zengin besinleri küçük porsiyonlar halinde sık sık yiyin.
Her gün açık havada alıştır­ma yapın.
Uykunuzu alın, bu kafeinsiz daha kolay olacaktır­. Eğer tümüyle kafeinsiz hayatın size göre olmadığına karar verirseniz umutsuzluğa kapılmayın. Günde 1 ya da 2 fincan kafeinli içeceğin sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır­.

Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kafeinin zararı var mıdır? hamileyken kahve içmek zararlımıdır, hamilelikte kola içmek, kafein almak

Hamilelikte, Gebelikte İlaç Kullanmak

GEBELİKTE İLAÇ KULLANMAK, HAMİLELİKTE İLAÇ KULLANIMI:

gebelikte ilaç kullanmak

İster reçeteli, ister reçetesiz olsun, hiç bir ilaç insanların %100’ü için her zaman %100 güvenilir değildir ve gebeyken  her ilaç aldığınızda iki kişiyi riske attığınızı ve bunların biri­nin pek kolay incinir olduğunu unutmayın. Bazı ilaçların özellikle gelişmekte olan bebek için tehlikeli olduğu gösterilmiştir ama pek çok ilaç da gebelik boyunca korkusuzca kullanıla­bilir­. Öyle durumlar vardır ki ilaçlar yaşam ve/veya sağlık için mutlaka gereklidir ve kullanılmalıdır­. Gebelik sırasın­da belli bir ilacı beli bir zaman­da alıp almamanız, ilacın taşıdığı riskleri ve sağlayacağı yararları tartarak s i­zin ve hekimin i­zin beraber karar vermeniz gereken  bir şeydir­. Kural şudur: ilacı yalnızca hekim tavsiyesiyle ve mutlaka gerekli olduğu zaman alın.

Belirli bir durumda hangi ilacı alabileceğiniz, gebelikte güvenilir ilaçlar konusun­da el­de edeceğiniz en  yeni bilgiye bağlıdır­. Güvenilir, muhtemelen  güvenilir, muhtemelen  güvenilmez ve kesinlikle güvenilmez şeklindeki ölçütler yardımcı ola­bilir ama bunların çoğu kullanıldığı zaman bile eskimiştir ve güvenilir değildirler. Prospektüslerin ve etiketlerin kullanımı sınırlıdır, fakat ürün güvenilir olsa bile hekim tavsiyesi olmadan gebelikte kullanmamanız için sizi uyaracaktır­. S i­zin için en  iyi bilgi kaynağı bu konuda bilgisi olan bir hekim (her hekim gebelikte güvenli ilaç kullanımı ile ilgili değildir) olacaktır­.

Reçete dışı ilacın gebelikte kullanımı­nın güvenilir olduğun­dan eminseniz, bebeğinize bir şekil­de zarar verir düşüncesiyle almakta tereddüt etmeyin. Zarar vermeyecektir, ama tedaviyi geciktirmek zarar verebilir­.

Gebelik süresince herhangi bir ilaç kullanmanız gerekirse yararını arttırmak ve riski­ni azaltmak için şu sırayı izleyin:

Hekiminizle görüşerek ilacı en  küçük dozlar­da mümkün mertebe kısa süreli kullanın.

İlacı size en  yararlı olacağı zaman alın. Örneğin soğuk algınlığı ilacını gece almak gibi, böylece uyumanıza da yardımcı olacaktır­.

Prospektüsteki veya hakimin verdiği yönergelere dikkatle uyun. Bazı ilaçlar aç karnına, bazısı yemek ya da sütle alınmalıdır­. Hekimin i­zin bir talimatı yoksa, o zaman özellikleri­ni eczacınıza sorun. İlaç dışı çareleri araştırın ve onları ilaç tedavisi­ni destekleyici olarak kullanın. Örneğin alerji yapabilecek şeyleri mümkün mertebe evinizden  çıkarın, Böylece hekimini­zin i­zin yazdığı antihistaminik miktarı da azaltıla­bilir­.

Kapsül ya da tablet içtiğinizde rahat yutabilmeniz için ardın­dan bir dolu bardak su için . Böylelikle yapmanız ilacın midede erimesi­ni ve emilmesi­ni kolaylaştıracaktır­. İlacı yatarken  içmeyin, ayakta ya da oturarak içerseniz yemek borusun­dan geçişi daha kolay olacaktır­.

Konuyla ilgili aramalar: hamileyken ilaç kullanmanın zararı var mıdır, gebelikte ilaç almak tehlikeli midir? gebeyken hap kullanmak sakıncalı mıdır?

Gebelik Muayenesi

GEBELİK MUAYENESİ:
Gebelik muayenesinde amaç istenenler gebeliğin annenin sağlığını bozmadan sağlıklı bir bebeğin doğumuyla sonlanmasını sağlamaktır­. normal gebelik son adet tarihinden  sonra ortalama olarak 280 gün veya 40 hafta sürer.

GEBELİK SÜREÇLERİ NELERDİR?
Gebelik klasik olarak 13-14 er haftalık 3 dönemde izlenir­. Her döneme trimestır denir­.
0-14 hafta=1'nci trimestır
15-28 hafta=2'nci trimestır
29-42 hafta=3'nçü trimestır

DÜZENLİ YAPILACAK TESTLER
1nci Muayene * Gebeliğin tanısı ve görüntülenme­si
* Kan sayımı
* İdrar testleri
* Kan grubu saptanma­sı ve kan uyuşmazlığı­nın saptanma­sı
* Hepatit,bel soğukluğu ve kızamıkçık enfeksiyonları için tarama
* Vajenden  örnek alınma­sı

2nci Muayene * Bu muayene 3 aylık iken  yapılmalı
* 11-12. haftalar­da bebeğin ense kalınlığına ultrasonografi ile bakılır
* Gereğinde bebeğin doğumsal hastalıklarını saptamaya yönelik testler yapılır
* Gereğinde bebek alına­bilir

3üncü Muayene * 15-16ncı haftalar­da 3'lü tarama testi yapılır­.
* Ayrıca gerekli ise gebelik kesesi içinde su alınarak doğumsal hastalıklar saptana­bilir

4üncü Muayene * 18-20nci haftalar­da ultrasonografi ile doğumsal hastalıklar saptana­bilir .
* Gereğinde bebeğin kan örnekleme­si yapılır­.(kordosentez)

5inci Muayene * 26-28nci haftalar­da oral glukoz tarama testi ile şeker hastalığı saptana­bilir­.
* Kan uyuşmazlığı için aşılama yapılır .
* Kan sayımı yapılır­.

6ncı Muayene * 32-36ncı haftada bebeğin gelişimi ve gebelik kesesi içindeki pozisyonu incelenir­.


Bunların yanı sıra her muayenede; Tam kan, nabız, kilo artışı, ultrasound ile gerekli ölçümler ve vücu t­ta oluşacak şişliklere bakılır­.

DÜZENLİ MUAYENE SIKLIĞI NE OLMALIDIR?
Muayene sıklığı ilk 28 hafta için 4 haftada bir, 28-36'ncıhaftalar arasın­da 2 haftada bir 36'ncı haftadan sonra ise haftada bir defa yapılır­. Aynı zaman­da her ay idrar tetkikleri, 2 ayda bir ise kan ölçümleri yapılmalıdır­.

Hamilelikte Egzersiz, Gebelikte Egzersiz Hareketleri

Doktorun onayını alarak gebeliğin 4. ayın­dan itibaren  doğuma kadar yapılan gebelik jimnastikleri­nin ve düzenli yapılan gevşeme ve nefes alıp verme egzersizleri­nin doğum sırasın­da ve daha sonra faydası büyüktür.Jimnastikler kaslara esneklik kazandırdığı için gebelikte gerilmelerin ve basıncın neden  olduğu rahatsızlıkların azaltılmasın­da ve doğum sırasın­da kasılmaların daha etkili olmasın­da yararlıdır­. Kasılmalara uyumlu nefes alıp vermek ve gevşemek de gebenin doğumda ekiple işbirliği yapabilmesini, ağrılarla baş edebilmesi­ni ve ağrıları daha az hissetmesi­ni sağlar. Ayrıca plasentaya (çocuğun eşi) giden  kan miktarını arttırır ve günlük streslerin yenilmesine yardım eder.

Gebeliğim sırasın­da egzersiz yapmam doğru mu?

Gebelikte egzersiz genel olarak zararlı değildir fakat bunu önce doktorunuzla konuşmanız daha doğru olacaktır­. Gebelikte egzers i­zin tesirleri konusun­da bazı tereddütler olsa bile hafif egzers i­zin bebek üzerinde kötü tesirleri olduğu gösterilmemiştir­. Ayni şekil­de iyi tesirleri olduğu da gösterilmemiştir­. Fakat hafif egzersiz kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlaya­bilir­. Eğer ciddi tıbbi bir probleminiz yoksa ve gebeliğiniz sorun olmadan geçiyorsa egzersiz yapmak s i­zin için iyi ola­bilir­.

Egzersiz programına nasıl başlaya­bilirim?

Ilk önce doktorunuzla bu durumu görüşmeniz gerekir­. Bazı durumlar­da egzersiz yapmak size veya bebeğinize zarar verebilir­. Eğer doktorunuz da onaylarsa ağrı, nefes darlığı veya aşırı yorgunluğa sebep olmayacak bir egzersiz programına başlaya­bilirsiniz. Nefes darlığı, aşırı yorgunluk veya huzursuzluk hissetmeniz halinde daha hafif egzersizler yapmanız iyi olacaktır­. Daha önceden  düzenli şekil­de egzersiz yapan biri iseniz gebelikte de buna devam etmeniz kolay olacaktır­. Eğer önceden  düzenli şekil­de spor yapmıyorsanız çok hafif egzersizlerle ise başlamalısınız. Pek çok hanim gebelikte daha hafif egzersizleri tercih ederler.

Hangi çeşit egzersizler iyidir?

En rahat yapılabilecek egzersizler vücudunuzun ek ağırlık taşıması­nın gerekli olmadığı türden  olanlardır­. Yüzme ve durağan çevirme türü egzersizler bunlardandır­. Yürüme ve hafif aerobik hareketler de iyi tolere edilirler. Koşmak ise gebeliğin erken  zamanların­da iyi tolere edile­bilirken, daha ileri gebelik haftaların­da pek çok gebe kendileri­ni iyi hissetmedikleri için ya koşunun dozunu azaltmak ya da tamamen  kesmek zorun­da kalırlar.

Nelere dikkat etmeliyim?

Ağır raket sporları gibi düşmenize veya yaralanmanıza sebep olabilecek sporlar­dan kaçınmalısınız. Karın bölgenize gelebilecek hafif darbeler bile gebelikte ciddi sonuçlar yarata­bilir­. Gebeliğin ilk üç ayın­dan sonra sırt üstü yatarak yapacağınız egzersizlerden  kaçınmalısınız. Bu bebeğinize gidecek kan miktarını azalta­bilir­. Uzun süreler ayakta kalmaktan da kaçınılmalıdır­. Havanın sıcak olduğu dönemlerde aşırı terlemeyi önlemek amaçlı günün erken  saatlerinde ya da geç saatlerinde egzersiz yapılmalıdır­. Odada egzersiz yapıyorsanız ortamın iyi havalanmasına özen  göstermelisiniz. Bir fan yardımıyla serinleyebilirsiniz. Susuz hissetmeseniz bile bol sıvı almak da diğer önlemler arasındadır­. Dengeli beslendiğinizden  emin olun. Normal olarak gebeler egzersiz yapmasalar bile her gün 300 kalorilik ek besine gereksinim duyarlar.

Hangi durumlar­da doktorumu aramalıyım?

Aniden  başlayan veya aşırı karin ağrınız olduğunda, vaginal kanama veya lekelenmeleriniz başladığın­da ve egzersiz bittikten  yarim saat sonra bile geçmeyen  kasılmalarınız olma­sı halinde hemen  doktorunuzu aramalisiniz. Göğüs agriniz veya agir nefes darligi olmasi halinde de hemen  tibbi yardim istemelisiniz.

Nefes Alma Egzersizleri:

Nefes alma egzersizleri için gebeliğin dördüncü ayın­dan itibaren  doğuma kadar günde en  az bir kez 15-20 dakika ayırmak yeterlidir­. Bunun için; Rahat bir yere oturup bağdaş kura­bilirsiniz. Otururken  kuyruk kemiği­ni zedelememek ve kalça, bel ağrılarını önlemek için kalçan ı­zın altını bir yastıkla destekleyebilirsiniz. Yapılacak egzersizleri bu konuda uzman birinden  öğrenebilirsiniz. Nefes egzersizi­ni nasıl yapacaksınız? Bunun için;
Burun­dan nefes alıp ağızdan verin.
Dudaklarınızı hafif büzerek üfler tarzda nefesinizi verin. Üflediğiniz nefesin sesi­ni duymalısınız.
Nefes alıp verme işlemi sırasın­da içinizden  yavaşça dörde kadar sayın ( bu işi s i­zin için eşiniz de yüksek sesle yapa­bilir). Egzersizler ilerledikçe nefes alma kapasiteniz artacağın­dan sayma işlemi­ni artıra­bilirsiniz (beş, altı, yedi...).
Nefes alırken  önce karnınızı sonra ciğerlerinizi nefesle doldurun. Karın solunumu yaparken  nefesin i­zin karın duvarlarını gerdiği­ni hissedin. Karın solunumu gebelikte oluşan kabızlık sorununuzu çözmenize faydalı olur.
Nefes verirken  karnınızdan dizinize kadar olan bölgedeki kasların çişinizi yapıyormuş gibi gevşemesi­ni sağlayın.
Nefes alma egzersizleri sırasın­da ortam gürültüden  uzak olmalı; ayrıca gözleriniz kapalı ve yalnızca yaptığınız işe konsantre olmalısınız.

Gevşeme Egzersizleri:

Jimnastik ve nefes egzersizleri arasın­da ve bitirirken  mutlaka gevşeme egzersizi yapılmalıdır­. Gevşeme yorulan kasların dinlenmesini, dolaşımı­nın artma­sı ve düzene girmesi­ni sağlar. Bunun için;
Nefes alma ya da jimnastik egzersizinden  sonra rahat bir yere uzanın.
Gözleri­ni kapayın.
Ayak bileğinizden, kafa derinize kadar bütün eklemlerinizi ve kaslarınızı gevşetin. Bunun için isterseniz eşiniz size komut verebilir­. (Örneğin sırasıyla ayak parmaklarınızı, ayak bileğinizi, dizinizi, bacağınızı, kalçanızı, poponuzu, belinizi, omuzlarınızı, dirseğinizi, el bileğinizi, parmaklarınızı, kolunuzu, boynunuzu, ağzınızı, yanaklarınız ve kulaklarınızı, kaşlarınız ve göz kapaklarınızı, alnınızı, kafanızı gevşetin) Her noktanın gevşediği­ni hissedin. Gevşeme hissi uykuda olmak gibidir­.
Bu işi sessiz, sakin bir ortamda, başka şeyler düşünmeden, yaptığınız işe konsantre olarak yapın.
Sonra derin bir nefes alarak gözlerinizi açın. Kendinizi dinlenmiş ve çok rahatlamış hissedeceksiniz.
Nefes alıp verme ve gevşeme s i­zin doğal tepkiniz haline gelinceye kadar sık sık tekrarlayın.

Boyun Hareketliliği­ni Koruma:
hamilelikte egzersiz 1

Bağdaş kurularak oturulur, baş her iki yana öne ve arkaya eğilir­.. Hareket 10 kez tekrarlanır­.

Boyun Arka Grup Kaslarını Germe:
hamilelikte egzersiz 2

Bağdaş kurularak oturulur, her iki el başın arkasın­da birlestirilir­..ellerin yardımı ile baş göğüse degdirilir­..bu pozisyon­da 10 a kadar sayılır­..böylece boynun arka ve üst kısmındaki kaslar gerilir­..hareket 5 kez tekrarlanıir­..

Göğüs Kaslarını Germe:
hamilelikte egzersiz hareketleri 3


Bağdaş kurularak oturulur her iki el ensede birlestirilir­..dirsekler geriye çekilerek göğüs kasları gerilir­.. 10a kadar sayılır­..hareket 5 kez tekrarlanır­..

Omuz Ve Göğüs Kaslarını Güçlendirme:
hamilelikte egzersiz hareketleri 4

Bağdaş kurulur.. Eller burun hizasın­da birleştirilir­..10 a kadar sayılır­..5 kez tekrarlanır­.

Sırt Kaslarını Germe:
gebelikte egzersiz hareketleri 5

Oturularak bir omuz karşı dize değdirilmeye çalısılır­..10 kadar sayılır­..5 kez tekrarlanır­.

Karın Ve Bacak Kaslarını Güçlendirme:
gebelikte egzersiz hareketleri 6

Duvara yaslanılır, bacaklar birbiri­nin yanın­da ve duvar­dan 25 cm uzaktadırlar..karın içeri çekilerek duvara yaslanılır­..bu pozisyon­da yavaşça duvar­da kayılır ve dizler çömelir­..sonra yavaşça doğrulunur..bu sırada nefes tutulmaz..5 kez tekrarlanır­..

Karın Kaslarını Güçlendirme:
gebelikte egzersiz hareketleri 7

Sırtüstü yatılır­..dizler kıvrılarak ayaklar yere basar..her iki el öne doğru uzanarak kürek kemikleri yerden  kalkacak şekil­de doğrulunur..5 e kadar sayılır­..5 kez tekrarlanır­.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte egzersiz hareketleri , hamilelikte egzersizler , gebelikte egzersiz hareketleri , jimnastik hareketleri

Hamilelikte, Gebelikte Aşı Olmak

Gebelikte Aşı, Hamilelikte Aşı Olmak Sakıncalı mıdır?

hamilelikte aşı olmak

Hamilelik sürecimizde aşı olmaktan kaçınmak gerekir­. Ölü bakteriler ve virüsler içeren  aşıların dölüte zarar verme­si konu başlığı değildir; fakat canlı ya da zayıflatılmış mikroplar­dan yapılan aşılar, kötü sonuçlar doğrurabileceklerinden  kesinlikle uygulanmamalıdır­. En iyisi, mecbur kalmadıkça gebelikte hiç bir aşı yaptırmamaktır­.

Hamilelikte, Gebelikte Cep Telefonu Kullanmak

Hamilelikte Cep Telefonu Kullanmak, Gebelikte Cep Telefonu Kullanmak Bebeğe Zarar Verir mi?

hamilelikte cep telefonu kullanmak

Yaklaşık olarak 12-13 yıldır kullanılan bu teknoloji için "canlı hücrelere hiç bir olumsuz bir etkisi yoktur" demek şu anki bilgilere göre mümkün olmamakla beraber, şu ana kadar biriken  bilimsel veriler arasın­da insanların bu teknolojiden  vazgeçmeleri­ni gerektirecek kadar ciddi sorunlar bildirilmiş değil.

Yine de cep telefonlarını her zaman bazı kurallara uyarak kullanmakta fayda var. Bu kuralların en  önemlileri arasın­da cep telefonuyla gereksiz yere uzun süreler konuşmamak, cep telefonunu kalbin üzerinde bulundurma­mak (bu, özellikle kalp hastaları ve pacemaker (kalp pili) kullananlar için çok önemli), gebelik sürecinde telefonu karın bölgesinden  uzak bir yerde bulundurmak, küçük çocukların cep telefonlarını kullanmasını engellemek sayıla­bilir­.

Gebelikte Banyo, Hamilelikte Banyo

Gebelikte Banyo, Hamilelikte Banyo Nasıl Yapılır?
hamilelikte banyo, gebelikte banyo, hamilelikte banyo yapımı

Yirmi otuz sene önce hekimlerin çoğu küvetteki kirli suyun vajinadan rahme çıkacağına ve enfeksiyona neden  olacağına inanıyordu. Daha fazla araştır­ma yapmak gerekli olsa bugün hekimler zorlanmadıkça suyun vajinaya girmediğine inanıyorlar; bu durumda banyo suyun­dan enfeksiyon kapma kaygısı da yersiz. Vajinaya su kaçsa bile rahim ağzın­da rahme girişi engelleyen  sümüksü tıkaç bebeği çevreleyen  zarları, suyu ve bebeğin kendisi­ni enfeksiyonlar­dan korur. Buna dayanarak çoğu doktor normal gebeliklerde su kesesi yırtılıncaya dek banyoya i­zin vermektedir­. Doğum başlayana dek duş yapmaya i­zin vardır­.

Bununla birlikte, duş ve banyo tümüyle risksiz değildir; öncelikle de son ayda kayıp düşme olasılığı fazlayken. Böyle bir kazayı önlemek için küvete dikkatli girin, zemi­nin kaymasını engellemek için önlem alın ve mümkünse küvete girip çıkarken  size yardım edecek biri­ni bulun.

Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte banyo yapımı

Lipoliz Nedir?

LİPOLİZ NEDİR?

lipoliz

Bazı kişilerde kiloları fazla olmadığı hal­de belirli bölgelerde aşırı yağ birikiyor. Çene altı(gıdık),yanaklar, bacak, kalça, karın, bel yan tarafları yağ birikmesine yatkın yerlerdir­.Diyetle ve sporla erimeyen  yağları eritmek için, ayrıca bölgesel zayıflama ve sellülit sorunları için soya lesiti­ni enjeksiyon yöntemi uygulanıyor.Bu yöntem 1995 yılın­da Brezilyada uygulanmıştır­.Son sürecin en  gözde bölgesel zayıflatma yöntemlerinden  olan lipoliz(lipoterapi) yönteminde en  önemli etken  maddesi fosfatidil kolin(lesitin) olan bir ilaç karışımı kullanılıyor. Lesitin canlılar için hayati bir önem taşır­. Yaşayan tüm hücrelerde bulunur ve yaşamsal aktivitelerin hepsinde rol alır­. Yaklaşık 15 seneden  beri tıpta yüksek kolestrolü düşürmek için kullanılan bu ilaç, göz çevresinde yerleşen  ve bir çok tedaviye cevap vermeyen  sarımsı yağ bezlerin içerisine enjekte edildiğinde onları küçülttüğü ve erittiği görülmüştür. Bu sonuçlar­dan yola çıkarak vücu t­ta istenmeyen  bölgelerde biriken  yağ fazlalıkların eritilmesinde kullanılabileceği düşünülmüştür. Kişilerde yağ birikme­si özellikle çene altında(gıdık),yanaklarda,belin yan tarafıları, göbek, bacak ve diz içleri, kolun arka bölümün­de oluyor. Fosfatidil kolin soyadan el­de edilen  bir madde olup alkolik siroz ve kolesterol yüksekliği gibi durumlar­da kullanılıyor,karaciğeri yenileme özelliği olduğu düşünülüyor. Vücu t­ta genel zayıflamadan çok özellikle bazı bölgelere yerleşen  yağları eritmek için kullanılıyor. Ayrıca her türlü yağ bezesi­ni küçültmede bu yöntem denenebilir­. Bu yöntem mezoterapi uygulamasına benzeyen bir şekil­de yağ fazlalıklarını eritmek amaçlı istenilen  bölgelere, çok ince uçlu bir iğne ile ilaç enjeksiyonu şeklinde gerçekleşiyor. Fosfatidil kolin dışın­da L-karnitin, kollajenaz ve diğer maddeler lipoliz uygulanacak bölgeye göre çeşitli oranlar­da ekleniyor.Gözaltı torbaları yağdan oluşuyorsa ve gıdık bölgesinde yağ birikme­si varsa bu yöntem uygulana­bilir­.

LİPOLİZ NASIL ETKİLER?
Fosfatidil kolin enjekte edildikten  sonra yağ hücrelerinde hücre zarı geçirgenliği­ni değiştiriyor. Bu bazen  yağ hücreleri­nin tamamen  deforme olup ortadan kalkmasına bazende hücre zarı­nın geçirgenliği­ni artırarak yağ içeriği­nin hücre dışına çıkmasına neden  olur. Hücre duvarındaki farklılık ve erimeler neticesinde liposuctiona benzeyen bir etki el­de edilir­. Lipoliz seans sayıları ve aralıkları konusun­da değişik birkaç metot mevcuttur, bazen  seans araları kısa tutularak (2-4haftada bir) ortalama olarak 4-8 seans uygulana­bilirken  bazen  birkaç seansta verilecek toplam ilaç konsantre hal­de daha az sayıda seansta uygulana­bilir (2 ayda bir uygulama). Çok konsantre ve az seans sayısı tercih edilmediği gibi kısa süreler içersinde yapılan uygulamalar da tercih edilmeyebiliyor. Genellikle 2–4 haftada bir ve bireyin problemine göre 3–6 seans şeklinde uygulanıyor.

LİPOLİZDEN SONRA BEKLENİLEN BELİRTİLER NELERDİR?
Bu uygulama çok ağrılı bir yöntem değildir­. Mezoterapi iğnesi­ni benzeyen epey ince uçlu bir iğne ile uygulama yapılır­.
Uygulama yapılan bölgede kızarıklık, hassasiyet, kaşınma, şişme,hafif ısı artışı ve bazen  küçük morarmalar görüle­bilir, bu durum ortalama olarak 3–5 gün sürer fakat dördüncü günden  sonra şaşırtıcı şekil­de geçer.

ETKİ NE ZAMAN BAŞLAR? KAÇ SEANS SÜRER?
Lipoliz etkisi izlenerek en  az 2 hafta aralıklarla yapılmalı, ilk seansın sonuçları ise 2–3 haftadan sonra görülmeye başlar, ama erime çok daha uzun süre devam eder, seans sayısı kişiden  kişiye göre değişmekle beraber 3-6 defa uygulana­bilir­. Bir defada kullanılan ilaç miktarı ve yağ kitlesi­nin yerleşim yeri ve büyüklüğüne göre değişir­. (2 ayda bir uygulamada 4 seansta verilen  ilaçın tamamı aynı seansta uygulanıyor)

YAN ETKİSİ VARMIDIR?
Yaklaşık 10 yıldan beri kolestrolü düşürmek ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bu ilacın sağlık açısın­da herhangi bir yanetkisi yok ve birçok ülkede uygulanmaktadır­.

EN ÇOK HANGİ BÖLGELER UYGULANIR?
Bölgesel yağ birikimleri­ni kalıcı olarak yok etmek için yararlanabileceğiniz lipoliz yöntem bir kilo verme yöntemi değildir­. Doğum sonrası geri kalan yağ kitleleri, kol, bacak, boyun, karın, kalça yağları ve sellülit vakaların­da özellikle diyet,spor ve bazı ilaçlarla desteklenirse epey başarılıdır­.
Başlangıç aşamasın­da bireyin kilosu fazla ise zayıflama­sı gerekir­.

ÖZEL DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR

Lipoliz ile beraber kişi kilo vermek istiyorsa sağlıklı beslenme­si ve diyet uygulama­sı gerekir, çünkü bu yöntem kilo kaybın­dan çok bazı bölgelerde yerleşen  yağ fazlalıkları­nın eritilmesinde uygulanan bir yöntemdir­.Uygulanan ilaçlar doğrudan yağ dokusuna etki eder.Uygulamadan 2 gün önce ve bir hafta sonrasındaki dönemde alkol alınmamasın­da ayrıca düşük kalorili ve yağsız gıdayla beslenmekte fayda var.

KİMLERE UYGULANMAZ?
Hamilelere, şeker hastaları ve kalp rahatsızlığı olanlara, kanser hastaları ve daha önce ağır bir karaciğer sorunu yaşayanlara uygulanmaz.

LİPOLİZ İLE DİĞER ALTERNATİFLERİ ARASINDAKi FARKLAR
1.Lipolizde yağların erime­si ve vücuttan atılma­sı kendi doğal süreci ile gerçekleşir ve cerrahi yöntemlerde olduğu hal­de ameliyata gerek yok.Bu yöntem yavaş fakat uzun süreli etki eder.

2.Lipoliz yönteminde günlük yaşamınız etkilenmez, evde oturmanızı gerek yok, cerrahi yöntemlerde görülen  morluk ve şişliklerin uzun sürme­si gibi bir durum kesinlikle konu başlığı değildir­.

3.Lipolizi uygulanan bölgelerde yağ hücreleri kısmen  yok olur, dokular ameliyattaki kadar hasar görmediğinden  daha doğal görünür.

En sık sorulan sorular:

Kaç seans uygula­mak gerekir?
Kişi­nin problemine göre seans sayısı değişir, ortalama olarak 3–6 seans.

Ağrı yapar mı?
Uygulama sırasın­da ağrı olmaz, bazen  uygulamadan sonraki kısa bir sürede iğne yerlerinde hafif bir ağrı ola­bilir 1–3 günde geçer.

Her hangi bir yan etkisi var mı?
Uzaman hekim ve bu konuda eğitim ve tecrübesi olan kişiler tarafın­dan uygulandığın­da her hangi bir yan etkisi olmaz.

Hangi durumlar­da etkili bir yöntem?
Bölgesel yağlanmanın tedavisinde çene altı, yanak, bel, göbek, basen, diz iç kısımlar.

Kaynak: dr kemal ekberoglu

Konuyla ilgili aramalar: lipoliz nedir , lipoliz ne demek

Vulvoplasti Onam Formu

Vulvoplasti Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız


KADIN DIŞ GENİTAL ORGAN DÜZELTME AMELİYATI HAKKINDA İZİN VE BİLGİLENDİRME FORMU
Kadın genital organın küçük dudaklarının, büyük dudaklarına göre fazla önde olması hem görüntü açısından, hem de hijyenik açıdan sorunlar yaratabilen bir durumdur. Cerrahi girişim gerektirecek boyutlarda olması durumunda işlem genel anestezi veya sedasyonla lokal anestezi altında yapılabilecek, küçük işlemler grubundandır. Burada amaçlanan küçük dudakların uzun bölümünün çıkarılması ve geride kalan dokunun düzgün bir şekilde kapatılmasıdır. Küçük dudakların küçültülmesi kadın genital organının vajina açıklığındaki aşırı derinin giderilmesi için yapılan bir ameliyattır. Bazen labia minoraların büyük olması cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabilir veya giyim kuşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Bazılarıda bu görüntünün rahatsız edici olduğunu düşünebilir. İyileşme süreci sonunda kişilerin giyim kuşam açısından daha rahat olmaları ve cinsel ilişki sırasında sıkıntı yaşamamaları hedeflenir.
Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir. Ayrıca ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır.

Ameliyat öncesinde yapılacak küçültme miktarı planlanır ve çizilir. İşlem bölgesine kanamayı engelleyecek ve ağrıyı giderecek bir lokal anestezik ve damar büzücü ilaç enjekte edilerek işlem gerçekleştirilir. İşlem sırasında kullanılan iplikler genellikle çıkarılması gerekmeyen ipliklerdir.İşlemden sonra ameliyat bölgesinde ilk 48 saat ödem, gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bunu engellemek için soğuk tatbiki, bölgenin ılık suyla yıkanması ve antiseptik solüsyonlar kullanılması gerekebilir. İşlem sonrasında da antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Genellikle 3. günden itibaren ameliyat bölgesindeki gerginlik azalmaya başlar, hareketler kolaylaşır. 1. haftadan sonrada günlük yaşam aktivitelerine çok büyük oranda dönülür. Cinsel ilişkiye girilmesi 3. haftadan önce önerilmez. Yine bu dönemde bölgenin sık sık yıkanarak nemlendirilmesinde fayda vardır. İşlemden sonra 5-6 aya varabilen, zaman zaman batma, yanma hissi; dikiş hattı üzerinde kaşıntı, kızarıklık doğaldır.

Bu işlemle ilgili karşılaşılabilecek komplikasyonlar şu şekilde özetlenebilir;

Erken Dönem:

* Kanama: Genellikle işlem sırasında koter yardımıyla kanama odakları kontrol altına alınır. Buna rağmen erken dönemde bir travma oluşması bölgede yeni bir kanama oluşmasına yol açabilir ve nadiren müdahale gerektirebilir.

* Enfeksiyon: Bu bölge mikroorganizmalardan çok zengin bir bölgedir. Aynı şekilde kan dolaşımı acısından da zengin bir bölge olduğunda enfeksiyonla çok karşılaşılmaz. Temiz tutulması, önerilen antiseptiklerin kullanılması enfeksiyon görülme ihtimalini azaltır.

* Yara ayrışması: Erken dönemde aşırı bir gerginlik, enfeksiyon ya da travma bu bölgede yara ayrışmasına yol açabilir. Genellikle pansumanlarla kapatılabilecek boyutlardadır. Nadiren yeniden dikilmesini gerektiren bir yara ayrışmasıyla da karşılaşılabilir. Bu daha çok diyabet ve kanser gibi yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin varlığında söz konusudur.

Geç Dönem:
* Ağrılı olması nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanması: Son derece nadir bir durumdur. Bazen psikolojik nedenlerle oluşabilir. İlk aylarda nedbenin yarattığı gerginlik ve ağrı nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanabilir. Ama birkaç ay geçtikten sonra genellikle böyle bir problem beklenmez.

* Geç dönemde yaşanabilecek diğer bir sıkıntı küçük dudakları boyunun ayarlanmasıyla ilgili uzun ya da kısa kalması durumudur. Bu iyi bir planlama ile önlenebilir.

>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Vulvoplasti Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , volvoplasti nedir? , vajina dudaklarını düzeltme ameliyatı , vajina düzleştirme

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.

Burun Kanaması Nasıl Durdurulur?

BURUN KANAMASI NASIL DURDURULUR?

burun kanaması nasıl durdurulur

Burun kanama­sı bazı durumlar­da çok ciddi hastalıkların belirtisi ola­bilirken  bazen  de geçici bir rahatsızlık ola­bilir­. Peki burun kanamaları nasıl durdurulur?
Öncelikle burun kanaması­nın hangi tip kanama olduğu belirlenme­si gerekmektedir­. Bunun için yapabileceğimiz şey çok basittir: Burnu kanayan kişiyi asla yatırmayacağız. Çünkü yattığı zaman kan daha çok burun­da toplanır ve kanamanın miktarı ve şiddeti artar. Oturtarak burnu kanayan kişiyi sümkürtmeliyiz. Burun içinde kan bırakmamaya dikkat edilmelidir­. Sümkürttürkten  sonra kanamanın nerden  geldiği­ni kontrol ediyoruz. Eğer burun deliklerine geliyorsa bu ön kanamadır­. Ama önden  değil­de arkadan geliyorsa boğazın arkasına sıcak sıcak akıyorsa ya da tükrükle daha çok bulaşıyorsa arka kanamadır­.


Arka Burun kanamaların­da bu tip kanamalar­da mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir­. Arka kanamalar çoğu kez yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genel olarak yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler ya da travma geçirmiş kişilerdir­.

Ön Burun kanamaların­da yapılacak şey sümkürterek burnu sıkmaktır­. Bir kapa sümkürdükten  sonra burun başparmak ile işaret parmağı arasına alınır­.Ve bu şekil­de sıkı bir şekil­de 3 dakika tutulur.Tuttuğumuz zaman başlar­da ağzımıza kan gelme­si epey normaldir­.Ağza kan geldiğinde gelen  kan tükürülür ve tekrar tutma işlemi yapılır­.Bur­da mühim olan burnun her iki tarafına da basınç uygulamaktır­.Böylelikle kanamaların %90'ı durur.
Tampon ne kadar süre yerinde bırakılır? Arka tarafta bulunan tamponlar yaklaşık bir hafta yerinde kalacaktır­. Ön tarafa yerleştirilen  tamponlar ise dördüncü günde kısım kısım çıkarılmaya başlanacaktır­.

Konuyla ilgili diğer kaynak:
1. Sakin oturun.
2. Balgam ve kanı çıkartmak için burnu hafifçe sümkürün. Bu kanamayı kontrol altına almazsa. Burun deliği­ni bir kısmı dışarıda kalmak üzere pamuk tamponla tıkayın. Mümkünse, pamuğu oksijenli sü, Vazelin, veya epinepfrin lidakain ile ıslatın.
Sonra tekrar burnu sertçe çimdikleyin (Baş parmak ve işaret parmağı arasında sıkın). Bunu 10 dakika veya daha fazla süre tekrarlayın. Başı geriye doğru eğmeyin .
3. Kan, durduruncaya veya 10 dakika kadar burnu sertçe çimdikleyim. Kanamanın durmasın­dan birkaç saat sonrasına kadar pamuk yerinde kalsın. Sonra da çok dikkatli bir biçimde çıkarın. Özellikle yaşlılarda, kanama burnun arka kısmın­dan gele­bilir ve çimdikleyerek durdurulamaz. Bu durumda tıpa, mısır koçanı veya diğer benzeri bir nesneyi, bireyin dişleri arasına yerleştirin. Öne eğilmesi­ni sağlayın, sakinleştirin, oturtun ve kanama duruncaya kadar yutkunmamasını sağlayın. (Tıpa yutkunmadan durmasını sağlayacak ve kanın pıhtılaşmasına fırsat verecektir­.)


Konuyla ilgili aramalar: Burun Kanaması Nasıl Durdurulur , burun kanaması nasıl durur , burunun kanamasını durdurma , burundaki kanamayı nasıl durdururuz