DOĞUMUN BAŞLADIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Nişan, kasılmalarla beraber olan sancı ve/veya suyun gelmesi bize doğum eyleminin başladığını gösterir. Bu üç belirti sıra ile değildir. Her kadında ve bir kadının her doğumunda farklı sıralarla görülebilir.
Nişan: gebelik boyunca kapalı olan rahim ağzında rahmi ve bebeği enfeksyonlardan korumak amaçlı pelte gibi sümükümsü bir tıkaç oluşur. Bu tıkaca da nişan denir. Rahimdeki kasılmaların etkisiyle genişleyen rahim ağzından bu tıkaç düşer. Gebe kadın bunu akıntı şeklinde fark eder. Bu sümüksü tıkaç aynı zamanda hafif pembemsi kanla bulaşmış (ancak kanama olmayan) şeklindedir. Halk arasında buna belirti, nişan, iz de denir. Nişan geldiğinde hemen hastaneye başvurmak gerekmez. Bu doğumun çok yaklaştığını bugün yarın doğumun gerçekleşeceğini gösterir. Hazırlıkları gözden geçirmek için zamanınız vardır.
Suyun gelmesi: Bebeği koruyan su kesesi gerilmelerin ve kasılmaların etkisiyle yırtılabilir. Bu nedenle amniyon suyu rahimden dışarı akar.Su kesesi üst bölgeden ve sıyrık şeklinde yırtılmışsa amniyon suyu sızıntı şeklinde akabilir. Bu nedenle gebeler idrar kaçırdıklarını ya da akıntı nedeniyle ıslaklık olduğunu düşünebilirler. Amniyon sıvı akıntı gibi koyu, kıvamlı değil, su gibi akışkandır. Rengi açık sarı ya da ıhlamur çayı gibidir. çamaşırda akıntı gibi tabaka bırakmaz. Bu nedenle aksırma, öksürme gibi nedenle olan idrar kaçırmaya benzemez. Ayrıca kendine has bir kokusu da vardır. Bu farklılıkları dikkate alarak ıslaklığın kesenin açılmasıyla ilgili olup olmadığı gebe tarafından ayırt edilir.
Amniyon kesesi yırtıldıktan sonra bebeğin ve anne rahminin mikrop alması kolaylaşır. O nedenle su geldiğinde ya da şüphe edildiğinde hemen hastaneye başvurmak gereklidir. Bazen kadınlar su gelse bile ağrılar başlamadı diye hastaneye gitmeyi geciktirirler. Bu durum anne ve bebeğin mikroplarla bulaşan bazı hastalıkları kapmasına neden olabilir.Doğum dan evvel su keseleri yırtılan gebe kadınların çoğunluğu 12 saat içinde ilk kasılmaları hissederler; kalanların çoğu bunları 24 saat içinde hisseder. Bununla beraber yaklaşık 10 kadından birinde doğumun başlaması daha uzun sürer. Zaman geçtikçe yırtılmış amniyon kesesinden bebek ve/veya annenin enfeksiyon kapma rizikosu artacağı için çoğu hekim kese yırtıldıktan sonra eğer beklenen tarih yakınsa 24 saat içinde oksitosinle doğumu başlatır, az sayıda hekim 6 saat içinde başlatmayı yeğler. Son çalışmalar bu noktaya gelmiş bir gebelikte doğumu başlatmak için 24 saatten fazla beklemenin faydası olmadığını, tersine zararı olduğunu gösteriyor.
Vajinanızdan sızıntı veya akıntı geliyorsa dokturunuzu veya ebenizi arayın. Bu arada enfeksiyondan korumak için vajina bölgesini olabildiğince temiz tutun; banyo yapmayın veya cinsel ilişkiye girmeyin; amniyon sıvısını emmesi için ped kullanın (tampon değil); kendi kendinizi içeriden muayene etmeye kalkışmayın; tuvalette önden arkaya doğru temizlenin.
Nadiren, bebeğin gelen parçası henüz pelvise yerleşmediğinde ve keseler erken yırtıldığında (en sık olarak bebeğin prematüre veya makat gelişi olduğu durumlarda) göbek bağı "kendi üstüne katlanır" rahim boynuna doğru itilir ha tta amniyon sıvısının akmasıyla vajinaya bile inebilir. Vajinan ızın çıkışında göbek bağı görebiliyorsanız veya vajinan ızın içinde bir şey varmış gibi hissediyorsanız hemen hastaneye gidin.
Ağrı: Doğumun başladığını gösteren bir diğer belirti de karında sertleşme ile beraber ağrının hissedilmesidir. Başlangıçta hafif olan, kısa süren ve seyrek olan bu ağrılar gittikçe daha uzun, şiddetli ve sık hale gelir.
İlk kez anne olacak çoğu kadın (bunlarda doğum sancıları genel olarak yavaş başlar ve kasılmalar kademeli olarak artar) güvenle ilk birkaç saati evinde geçirebilir. Ancak kasılmalarınız, çok güçlü başladıysa -en az 45 saniye süren ve 5 dakikadan daha sık gelen kasılmalar- ve/veya daha önce doğurmuşsanız ilk birkaç saat sancıların tamamı olabilir. Büyük olasılıkla doğumun ilk evresi sancısız geçmiştir ve rahim ağzınız bu sürede yeterince genişlemiştir. Hekiminizi aramamak -ve son dakikada hastaneye yetişmeye çalışmayı göze almak- şu an telefon etmekten daha kötü sonuçlar doğurabilir.
Bununla birlikte, ardışık birkaç kasılmayı saymış olmanız iyi olacaktır. Kasılmaları bildirirken sıklıkları süreleri ve güçleri konusunda emin olun. Sakin bir ses tonuyla konuşmak adına rahatsızlığınızı belli etmekten kaçınmayın. (Hekiminiz kasılma sırasında konuşmakta olan bir kadının sesinden doğumun hangi aşamada olduğunu anlama konusunda tecrübeli olacaktır.)
Eğer siz hazır olduğunuzu hissediyorsanız, fakat hekiminiz aynı fikirde değilse, "bekle" yanıtıyla tatmin olmayın. Hastaneye gidip kontrol yaptırmak istediğinizi söyleyin. "Her ihtimale" karşı bavulunuzu yanınıza alabilirsiniz, fakat rahim ağzınız açılmaya yeni başlamışsa eve dönmeye de hazırlıklı olun.
Doğum sancıları başladığında hemen hastaneye gitmeniz gerekmez. Ancak sancılar yaklaşık 4-5 dakikada bir geliyorsa hastanede olmanız gerekir. Bazen gerçek doğum ağrılarını taklit eden yalancı doğum ağrıları gebe kadını ve eşini telaşlandırır ve hastaneye gitmesine neden olur. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ağrıların gerçek mi, yalancı mı olduğunu ayırt etmek için izlemek ve bazı farklılıkları gözlemek gerekir.
Yalancı doğum ağrıları:
Sıklığı, şiddeti bakımından düzensizdir.
Dolaşma, masaj ve istirahatle geçebilir.
Ağrı bel, kasık ve karında hissedilir.
Rahim ucunda yumuşama ve açılmaya neden olmaz.
Gerçek doğum ağrıları:
Düzenlidir.
Her durumda devam eder, geçmez.
Ağrı bel, kasık ve karında her noktada aynı hissedilir.
Yumuşama ve açılmaya neden olur.
Evde yapılabilecekler:
Dolaşabilir ya da dinlenme edebilirsiniz.
Duş alınabilir.
Masaj yapılabilir. Belden kalçaya doğru ve elin topuğu ile bel ve kalça üzerine basınç uygulamaları rahatlatıcı olabilir.
Valiz kontrol edilebilir.
Sık sık tuvalete gidilerek idrar yapılır.
Yapılması sakıncalı olanlar:
Ağrılar başladığında bir şey yenilmemelidir. Yemek yemek ya da Fazla miktarda sıvı almak kusmaya yol açabilir.
Gerekirse çok küçük miktarlarda sıvı alınabilir.
Biraz enerji verecek, ağızda eriyen şeker, çikolata yenilebilir.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte suyun gelmesi nedir , doğumun başlama belirtileri , doğuracağım nasıl anlaşılır
Doğumun Yaklaştığını Gösteren Belirtiler
DOĞUMUN YAKLAŞTIĞINI GÖSTEREN BELİRTİLER
Gebeliğin son aylarında rahim göğüs kafesine kadar yükselir, yaptığı basınç nedeniyle nefes almak zorlaşır, mide ve bağırsak şikâyetleri olur.
İlk gebeliklerde doğumdan bir-iki hafta önce, sonraki gebeliklerde doğumdan yaklaşık birkaç gün önce bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesi üzerine rahmin yüksekliği 2-3 cm azalır. Bu durum gebe kadında rahatlama yaratır. Daha rahat nefes alıp verir. Mide ve bağırsak şikayetleri azalır. Bunun yanı sıra idrar torbasına basınç arttığı için sık idrara çıkılır. Gebeliğin 28. haftasından itibaren rahimde bazı zamanlar kasılmalar, sertleşmeler meydana gelir. Bunlar normaldir ve genelde ağrısızdır. Bazen ağrılı olduğunda bunlara yalancı doğum ağrısı denir. Rahmin doğuma hazırlık yaptığı bu kasılma egzersizleri son haftalarda oldukça sıklaşır.
Doğumdan bir-iki gün önce hormon düzeyindeki farklılık nedeniyle vücuttan su atılması ve iştah azalması meydana gelir. Bu nedenle 1-2 kg. kilo kaybı görülebilir. Doğumun gerçekleşeceği gün vücu tta doğumda kullanılmak üzere kullanılan enerjinin bir kısmı açığa çıkarılır. Birçok gebe kadın bu enerjiyi doğumda kullanmak yerine kendilerini zinde ve dinamik hissettikleri için temizlik, alışveriş, gezme gibi işlerde kullanır. Bu enerjinin amacı dışında kullanılması, gebe kadının doğumda kolay yorulmasına, doğumun zor ve uzun olmasına neden olabilir. Onun için gebelerin 38. haftadan itibaren kendilerini her zamankinden daha iyi ve zinde hissettiklerinde, bunun doğumun yaklaştığını belirten bir belirti olduğunu düşünüp, enerjiyi başka amaçla kullanmaları, aksine dinlenme etmeleri ya da hafif işlerle oyalanmaları gerekir. Bazı gebelerde doğumdan bir-iki gün önce vücudun bağırsakları temizleme işleminden dolayı ishal meydana gelebilir.
Doğumun yaklaştığını gösteren bu belirtiler her gebe kadınca yaşanmayabilir ya da fark edilmeyebilir. Bu da normaldir.
Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğururum , doğuma ne kadar süre kaldı nasıl anlarım
Gebeliğin son aylarında rahim göğüs kafesine kadar yükselir, yaptığı basınç nedeniyle nefes almak zorlaşır, mide ve bağırsak şikâyetleri olur.
İlk gebeliklerde doğumdan bir-iki hafta önce, sonraki gebeliklerde doğumdan yaklaşık birkaç gün önce bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesi üzerine rahmin yüksekliği 2-3 cm azalır. Bu durum gebe kadında rahatlama yaratır. Daha rahat nefes alıp verir. Mide ve bağırsak şikayetleri azalır. Bunun yanı sıra idrar torbasına basınç arttığı için sık idrara çıkılır. Gebeliğin 28. haftasından itibaren rahimde bazı zamanlar kasılmalar, sertleşmeler meydana gelir. Bunlar normaldir ve genelde ağrısızdır. Bazen ağrılı olduğunda bunlara yalancı doğum ağrısı denir. Rahmin doğuma hazırlık yaptığı bu kasılma egzersizleri son haftalarda oldukça sıklaşır.
Doğumdan bir-iki gün önce hormon düzeyindeki farklılık nedeniyle vücuttan su atılması ve iştah azalması meydana gelir. Bu nedenle 1-2 kg. kilo kaybı görülebilir. Doğumun gerçekleşeceği gün vücu tta doğumda kullanılmak üzere kullanılan enerjinin bir kısmı açığa çıkarılır. Birçok gebe kadın bu enerjiyi doğumda kullanmak yerine kendilerini zinde ve dinamik hissettikleri için temizlik, alışveriş, gezme gibi işlerde kullanır. Bu enerjinin amacı dışında kullanılması, gebe kadının doğumda kolay yorulmasına, doğumun zor ve uzun olmasına neden olabilir. Onun için gebelerin 38. haftadan itibaren kendilerini her zamankinden daha iyi ve zinde hissettiklerinde, bunun doğumun yaklaştığını belirten bir belirti olduğunu düşünüp, enerjiyi başka amaçla kullanmaları, aksine dinlenme etmeleri ya da hafif işlerle oyalanmaları gerekir. Bazı gebelerde doğumdan bir-iki gün önce vücudun bağırsakları temizleme işleminden dolayı ishal meydana gelebilir.
Doğumun yaklaştığını gösteren bu belirtiler her gebe kadınca yaşanmayabilir ya da fark edilmeyebilir. Bu da normaldir.
Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğururum , doğuma ne kadar süre kaldı nasıl anlarım
Doğum Ne Zaman Gerçekleşir?
NE ZAMAN DOĞUM YAPACAKSINIZ?
Doktorunuz doğuma çok yaklaştığınızı söylerse de inanmayın. Dokuzuncu ayda hekimin izin beklediği, doğumun kısa süre sonra başlayabileceğini gösteren ipuçları vardır. İnme veya yerleşme gerçekleşti mi? Bebeğin ilk gelen kısmı hangi durakta? Rahim ağzının incelmesi ve aşılması başladı mı? "Yakında"nın anlamı bir saatten üç haftaya dek değişebilir. Hekimi tarafından "Bu akşam doğuracaksınız!" denilen kadının coşkusunun, kasılma olmadan haftalarca doğum bekledikçe bıkkınlığa dönüşmesi görülmedik bir durum değildir.
Aynı şekilde, hekimin incelme ve açılma henüz başlamadığı için doğumun haftalar sonra olacağı tahmini de güvenilmez olabilir. Bazı kadınlar, upuzun bir ay daha gebliğin süreceğini söyleyen hekimin yanından omuzları çökmüş halde çıkıp ertesi sabah doğurmuşlardır. Gerçek şu ki, bebeğin yerleşmesi, rahim ağzının incelmesi ve genişlemesi bazı kadınlarda haftalar içinde ha tta bazen bir ay gibi uzun bir dönemde gerçekleşir; bazılarında ise saatler içinde. Eğitimi ne kadar iyi olursa olsun hiç kimse doğumun kesin olarak ne zaman başlayacağını söyleyemez; çünkü doğumu tam olarak neyin tetiklediği bilinmiyor (Bu nedenle hekimlerin çoğu ne zaman doğuracağınızı veya kız mı oğlan mı olacağını tahmin etmekten hoşlanmazlar.)
Sizden önceki her kadın gibi siz de bekleme oyununu oynamak zorundasınız. Elbet s izin de gününüz gelecektir; er ya da geç.
Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğuracağım?
Doktorunuz doğuma çok yaklaştığınızı söylerse de inanmayın. Dokuzuncu ayda hekimin izin beklediği, doğumun kısa süre sonra başlayabileceğini gösteren ipuçları vardır. İnme veya yerleşme gerçekleşti mi? Bebeğin ilk gelen kısmı hangi durakta? Rahim ağzının incelmesi ve aşılması başladı mı? "Yakında"nın anlamı bir saatten üç haftaya dek değişebilir. Hekimi tarafından "Bu akşam doğuracaksınız!" denilen kadının coşkusunun, kasılma olmadan haftalarca doğum bekledikçe bıkkınlığa dönüşmesi görülmedik bir durum değildir.
Aynı şekilde, hekimin incelme ve açılma henüz başlamadığı için doğumun haftalar sonra olacağı tahmini de güvenilmez olabilir. Bazı kadınlar, upuzun bir ay daha gebliğin süreceğini söyleyen hekimin yanından omuzları çökmüş halde çıkıp ertesi sabah doğurmuşlardır. Gerçek şu ki, bebeğin yerleşmesi, rahim ağzının incelmesi ve genişlemesi bazı kadınlarda haftalar içinde ha tta bazen bir ay gibi uzun bir dönemde gerçekleşir; bazılarında ise saatler içinde. Eğitimi ne kadar iyi olursa olsun hiç kimse doğumun kesin olarak ne zaman başlayacağını söyleyemez; çünkü doğumu tam olarak neyin tetiklediği bilinmiyor (Bu nedenle hekimlerin çoğu ne zaman doğuracağınızı veya kız mı oğlan mı olacağını tahmin etmekten hoşlanmazlar.)
Sizden önceki her kadın gibi siz de bekleme oyununu oynamak zorundasınız. Elbet s izin de gününüz gelecektir; er ya da geç.
Konuyla ilgili aramalar: ne zaman doğuracağım?
Normal Doğum Nedir?
NORMAL DOĞUM NEDİR?
Doğum en az 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkması olarak tanımlanır. Daha erken doğmuşsa, rahim dışında yaşama yeteneğini kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak adlandırılır. Ancak günümüzde gelişen tıp ve teknoloji sayesinde erken haftalarda doğan bebeklerin de yaşama olasılığı artmıştır.
Normal doğum 38-42 gebelik haftaları arasında, kendiliğinden başlayan rahim kasılmalarıyla, başla gelen tek bir bebeğin anne ve bebeğe zarar vermeden vajinal yolla canlı olarak doğmasıdır.
Normal doğumda, bebek doğduktan en geç otuz dakika sonra plesanta ve zarları da kendiliğinden rahimden dışarı atılır. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olur. Doğum için geçen süre 24 saatten daha azdır. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fizyolojik bir olaydır.
Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden itibaren 280 gün ya da 40 haftadır. Beklenen doğum tarihi, "son adet tarihi + 7 gün - 3 ay" formülüyle hesaplanabilir.
Gebelerin beklenen doğum tarihini içerisine alan hafta doğum yapma olasılığı % 80'dir. Normal miadında doğum 38 - 42. haftalar arasında herhangi bir zamanda gerçekleşebilir.
Konuyla ilgili aramalar: spontan vajinal doğum , sv nedir , normal doğum
Doğum en az 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkması olarak tanımlanır. Daha erken doğmuşsa, rahim dışında yaşama yeteneğini kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak adlandırılır. Ancak günümüzde gelişen tıp ve teknoloji sayesinde erken haftalarda doğan bebeklerin de yaşama olasılığı artmıştır.
Normal doğum 38-42 gebelik haftaları arasında, kendiliğinden başlayan rahim kasılmalarıyla, başla gelen tek bir bebeğin anne ve bebeğe zarar vermeden vajinal yolla canlı olarak doğmasıdır.
Normal doğumda, bebek doğduktan en geç otuz dakika sonra plesanta ve zarları da kendiliğinden rahimden dışarı atılır. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olur. Doğum için geçen süre 24 saatten daha azdır. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fizyolojik bir olaydır.
Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden itibaren 280 gün ya da 40 haftadır. Beklenen doğum tarihi, "son adet tarihi + 7 gün - 3 ay" formülüyle hesaplanabilir.
Gebelerin beklenen doğum tarihini içerisine alan hafta doğum yapma olasılığı % 80'dir. Normal miadında doğum 38 - 42. haftalar arasında herhangi bir zamanda gerçekleşebilir.
Konuyla ilgili aramalar: spontan vajinal doğum , sv nedir , normal doğum
Akne (Sivilce) Tedavisi
Sivilcelerden Kurtulmanın Yolları:
Akne – sivilce tedavisinin ilk amacı kist ve nodüllerin ciltte iz bırakmasını önlemektir. Çünkü izler ortaya çıktıktan sonra cildi pürüzsüz bir hale getirmek büyük sorun yaratmaktadır. Başka bir amaç ise bazen 10 yıldan çok daha uzun olabilen akneli olarak geçirdiğiniz zamanı kısaltmaktır.
Doğru ve hijyenik temizlik:
Cildi çok hırpalamayarak düzenli şekilde yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH’ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
Beslenmeye dikkat:
"Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar" inanışı çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddiadır. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
İyi dinlenin:
En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesce biliniyor.
Ellerinizi yüzünüzden çekin:
Cilde zarar vermeks izin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kan çıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakıp yayılabilir.
Uzmana görünün:
Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
Bitki çayları da işe yarıyor:
Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
Duygusal çalkalanmalar ya da Stress de akneye yol açar. Stressten mümkün mertebe uzak kalın.
Ancak bu tür hadiseleri bilmek ve önlemek mümkün olmadığından, duygularınızı dışarı dökün. Arkadaşlarınız, aileniz ya da benzei bir kişi ile paylaşın. Bu stresinizi azaltmaya yardımcı olacaktır.
Kozmetikler:
Eğer bir nemlendirici veya fondöten kullanıyorsanız bu ürünün yağsız su bazlı olduğundan emin olun. Üzerinde not-komedojenik (siyah nokta oluşturmaz) veya non-acnegenic ibaresi bulunan ürünleri kullanın. Her gece makyaj malzemenizi su ve sabunla temizleyiniz. Benzoil peroksit, salisilik asit ve kükürt içeren losyonlar güvenle kullanılabilir. Pudra içermeyen yağsız ürünler kapatıcı olarak kullanılabilir. Saç spreyi veya jellerini uygularken yüz bölgesi korunmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: sivilce nasıl geçer , sivilceden kurtulmanın yolları , akne tedavisi
Akne – sivilce tedavisinin ilk amacı kist ve nodüllerin ciltte iz bırakmasını önlemektir. Çünkü izler ortaya çıktıktan sonra cildi pürüzsüz bir hale getirmek büyük sorun yaratmaktadır. Başka bir amaç ise bazen 10 yıldan çok daha uzun olabilen akneli olarak geçirdiğiniz zamanı kısaltmaktır.
Doğru ve hijyenik temizlik:
Cildi çok hırpalamayarak düzenli şekilde yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH’ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
Beslenmeye dikkat:
"Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar" inanışı çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddiadır. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
İyi dinlenin:
En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesce biliniyor.
Ellerinizi yüzünüzden çekin:
Cilde zarar vermeks izin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kan çıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakıp yayılabilir.
Uzmana görünün:
Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
Bitki çayları da işe yarıyor:
Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
Duygusal çalkalanmalar ya da Stress de akneye yol açar. Stressten mümkün mertebe uzak kalın.
Ancak bu tür hadiseleri bilmek ve önlemek mümkün olmadığından, duygularınızı dışarı dökün. Arkadaşlarınız, aileniz ya da benzei bir kişi ile paylaşın. Bu stresinizi azaltmaya yardımcı olacaktır.
Kozmetikler:
Eğer bir nemlendirici veya fondöten kullanıyorsanız bu ürünün yağsız su bazlı olduğundan emin olun. Üzerinde not-komedojenik (siyah nokta oluşturmaz) veya non-acnegenic ibaresi bulunan ürünleri kullanın. Her gece makyaj malzemenizi su ve sabunla temizleyiniz. Benzoil peroksit, salisilik asit ve kükürt içeren losyonlar güvenle kullanılabilir. Pudra içermeyen yağsız ürünler kapatıcı olarak kullanılabilir. Saç spreyi veya jellerini uygularken yüz bölgesi korunmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: sivilce nasıl geçer , sivilceden kurtulmanın yolları , akne tedavisi
Ağrılı Adet Görme (Dismenore)
AĞRILI ADET GÖRME (DİSMENORE) NEDİR? NEDENLERİ NELERDİR?
Dismenore Nedir?
Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda meydana gelen rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir. Dismenore primer (1.cil) ve sekonder (2.cil) olmak üzere iki şekilde incelenir.
Primer (birincil) dismenore:
Sıklıkla adet kanamasının başlangıcından sonraki ilk 1-2 sene içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir. Bazen kadınlarda ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir. Ağrının nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesinin yapımının artmasıdır.
Ağrı genel olarak adet kanaması başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genel olarak 2.günde sakinleşir. Ağrı karnın alt kısmında aralıklı gelen kramp şeklindedir. Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayılabilir. Ağrıya bazen terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir.
Neden sancılı adet görülür?
Sancılı adet görme aslında normal adet görme mekanizmasının önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmalarının kadın tarafından ağrı şeklinde hissedilmesidir. Bu uterus kasılmalarının amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenmesi sırasında oluşan kanama miktarını en az seviyede tutmaktır. Kasılmalar esnasında uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır. Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktarda salgılanması ya da kadınlarda prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir. Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasında oluşan bir olay olduğundan tipik olarak adet görmeden kısa süre önce başlayan adet bittikten sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden biridir.
Sancılı adet görmenin ender görülen nedenleri arasında serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı bir şekilde daralmış olması ve buna bağlı bir şekilde adet kanının "zorlukla atılması" ve spiral kullanımı yer alır.
Ne gibi belirtiler verir?
Dismenore karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır. Bu eşlik eden diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir. Dismenore ile beraber adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görülebilir fakat bu şart değildir. PMS genelde adet başlangıcından birkaç gün önce görülür. Dismenoreli kadınların yaklaşık %10-15'inde şikayetler normal günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetlidir.
Eğer ağrılar;
Normal zamanında gelen bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa
Her zaman olduğundan çok daha şiddetli ise
2-3 günden daha uzun sürüyorsa
Her zaman olandan daha farklı ise
mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerekir.
Sekonder (ikincil) dismenore:
Seconder (ikincil) dismenorede (ağrılı adet görme) al tta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur. Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarının kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan meydana gelen bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan sorunlar daha ender olduğundan, genelde daha genç yaşlarda ortaya çıkar.
Sekonder dismenore nedenleri nelerdir?
1-Endometriozis
2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri
3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)
4-Myomlar
5-Uterus polipleri
6-Rahim içi yapışıklıklar
7-Rahim içi araçlar
8-Rahim boynu darlıkları
9-Rahim tümörleri
10-İmperfore hymen (kızlık zarının adet görmeyecek şekilde tam kapalı olması)
11-Çift uterus veya uterusda septun bulunması
12-Enfeksiyonlar
Ne zaman jinekolojik muayene gerekir?
Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir. Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik muayene yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır.
Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır. Endometriozis (rahim iç tabakasının normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışında aynen adet sancısı gibi belirtiler de verebilirler. Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlarda tedavi tamamen farklı olur.
Nasıl tanı konulur?
Tanıda öncelikle hastanın hikayesi önem kazanır. cevaplanması gereken bir takım sorular vardır. Bunlar:
Ağrının ne zaman olduğu
Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı
Eşlik eden başka bir şikayetin olup olmadığı
Doğum kontrol haplarının ağrıyı azaltıp azaltmadığı
Gün geçtikçe ağrının şiddetlenip şiddetlenmediği ve
Ağrılar nedeniyle aktivitenin bozulup bozulmadığıdır.
Ağrıların primer ya da al tta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla ayrıntılı bir muayene yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason incelemesi çoğu zaman gerekli olmaktadır.
Primer dismenore tedavisi nasıl yapılır?
Dismenorenin (ağrılı adet görmenin) oluşmasını önlemek mümkün değildir. Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletilebilir. Yine;
Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir.
Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanaması sırasındada sürdürülmesi ağrıyı azaltama da etkilidir. Eğer kişide adet kanamasın dan evvel baş ağrısı, karında şişlik,...vb sorunlar oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücu tta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir.
Yine diyette B vitamini ve Mg (magnezyum)'dan zengin besinlerin alınması bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardım eder.
B Vitamininden zengin yiyecekler:
Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler... Mg(magnezyum)'dan Zengin Yiyecekler:
Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susam...vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)
Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir. Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder. Menstrual sorunlari önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen bir egzersizdir. Bunun yanında bireyin ev ortamında yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır.
Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir. Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygulanırsa ağrının algılanması azaltılabilir.
Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır.
Kişinin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasında ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir.
Psikolojik etkenler primer (1.cil) dismenorenin nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Bu yüzden cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenmesi ağrının azaltılması için önemlidir.
Sekonder dismenore tedavisi nasıldır?
Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonunda ağrı azalır veya kaybolur.
Nasıl önlem alınmalıdır?
Dismenore alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir. Örneğin adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek epey önemlidir. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler. Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, aşırı miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir.
Konuyla ilgili aramalar: ağrılı adet görme , adet sancısı , adet sancılarım fazla oluyor , adet olurken çok ağrıyor
Dismenore Nedir?
Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda meydana gelen rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir. Dismenore primer (1.cil) ve sekonder (2.cil) olmak üzere iki şekilde incelenir.
Primer (birincil) dismenore:
Sıklıkla adet kanamasının başlangıcından sonraki ilk 1-2 sene içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir. Bazen kadınlarda ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir. Ağrının nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesinin yapımının artmasıdır.
Ağrı genel olarak adet kanaması başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genel olarak 2.günde sakinleşir. Ağrı karnın alt kısmında aralıklı gelen kramp şeklindedir. Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayılabilir. Ağrıya bazen terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir.
Neden sancılı adet görülür?
Sancılı adet görme aslında normal adet görme mekanizmasının önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmalarının kadın tarafından ağrı şeklinde hissedilmesidir. Bu uterus kasılmalarının amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenmesi sırasında oluşan kanama miktarını en az seviyede tutmaktır. Kasılmalar esnasında uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır. Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktarda salgılanması ya da kadınlarda prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir. Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasında oluşan bir olay olduğundan tipik olarak adet görmeden kısa süre önce başlayan adet bittikten sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden biridir.
Sancılı adet görmenin ender görülen nedenleri arasında serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı bir şekilde daralmış olması ve buna bağlı bir şekilde adet kanının "zorlukla atılması" ve spiral kullanımı yer alır.
Ne gibi belirtiler verir?
Dismenore karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır. Bu eşlik eden diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir. Dismenore ile beraber adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görülebilir fakat bu şart değildir. PMS genelde adet başlangıcından birkaç gün önce görülür. Dismenoreli kadınların yaklaşık %10-15'inde şikayetler normal günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetlidir.
Eğer ağrılar;
Normal zamanında gelen bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa
Her zaman olduğundan çok daha şiddetli ise
2-3 günden daha uzun sürüyorsa
Her zaman olandan daha farklı ise
mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerekir.
Sekonder (ikincil) dismenore:
Seconder (ikincil) dismenorede (ağrılı adet görme) al tta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur. Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarının kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan meydana gelen bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan sorunlar daha ender olduğundan, genelde daha genç yaşlarda ortaya çıkar.
Sekonder dismenore nedenleri nelerdir?
1-Endometriozis
2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri
3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)
4-Myomlar
5-Uterus polipleri
6-Rahim içi yapışıklıklar
7-Rahim içi araçlar
8-Rahim boynu darlıkları
9-Rahim tümörleri
10-İmperfore hymen (kızlık zarının adet görmeyecek şekilde tam kapalı olması)
11-Çift uterus veya uterusda septun bulunması
12-Enfeksiyonlar
Ne zaman jinekolojik muayene gerekir?
Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir. Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik muayene yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır.
Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır. Endometriozis (rahim iç tabakasının normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışında aynen adet sancısı gibi belirtiler de verebilirler. Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlarda tedavi tamamen farklı olur.
Nasıl tanı konulur?
Tanıda öncelikle hastanın hikayesi önem kazanır. cevaplanması gereken bir takım sorular vardır. Bunlar:
Ağrının ne zaman olduğu
Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı
Eşlik eden başka bir şikayetin olup olmadığı
Doğum kontrol haplarının ağrıyı azaltıp azaltmadığı
Gün geçtikçe ağrının şiddetlenip şiddetlenmediği ve
Ağrılar nedeniyle aktivitenin bozulup bozulmadığıdır.
Ağrıların primer ya da al tta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla ayrıntılı bir muayene yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason incelemesi çoğu zaman gerekli olmaktadır.
Primer dismenore tedavisi nasıl yapılır?
Dismenorenin (ağrılı adet görmenin) oluşmasını önlemek mümkün değildir. Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletilebilir. Yine;
Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir.
Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanaması sırasındada sürdürülmesi ağrıyı azaltama da etkilidir. Eğer kişide adet kanamasın dan evvel baş ağrısı, karında şişlik,...vb sorunlar oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücu tta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir.
Yine diyette B vitamini ve Mg (magnezyum)'dan zengin besinlerin alınması bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardım eder.
B Vitamininden zengin yiyecekler:
Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler... Mg(magnezyum)'dan Zengin Yiyecekler:
Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susam...vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)
Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir. Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder. Menstrual sorunlari önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen bir egzersizdir. Bunun yanında bireyin ev ortamında yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır.
Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir. Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygulanırsa ağrının algılanması azaltılabilir.
Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır.
Kişinin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasında ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir.
Psikolojik etkenler primer (1.cil) dismenorenin nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Bu yüzden cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenmesi ağrının azaltılması için önemlidir.
Sekonder dismenore tedavisi nasıldır?
Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonunda ağrı azalır veya kaybolur.
Nasıl önlem alınmalıdır?
Dismenore alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir. Örneğin adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek epey önemlidir. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler. Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, aşırı miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir.
Konuyla ilgili aramalar: ağrılı adet görme , adet sancısı , adet sancılarım fazla oluyor , adet olurken çok ağrıyor
Adet Düzensizliği Hakkında Bilgiler
ADET DÜZENSİZLİĞİ VE NEDENLERİ HAKKINDA BİLGİLER:
Pratik olması açısından adet düzensizliğini kadın hayatının farklı evrelerinde incelemekte fayda vardır. Bu amaçla kadın hayatını çocukluk, ergenlik, doğurganlık, premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz olarak ayırmakta ve düzensiz kanamaları bu şekilde incelemekte fayda vardır:
Çocukluk çağı:
Çocukluk çağı doğumdan ilk adet görülene kadar geçen zamandır. İlk adet kanaması ortalama olarak 12 yaşında görülür. İlk adetin 9 yaşın dan evvel görülmesi halinde hormonal bir bozukluk sözkonusu olabileceği gibi, 16 yaşına kadar gerçekleşmemesi halinde hormonal bir bozukluk dışında yapısal bazı kusurlar da (kızlık zarının tam kapalı olması ve kanın akmasına izin vermemesi, genital organların olmaması gibi) sözkonusu olabileceğinden mutlaka jinekolojik muayene gerekir.
Ergenlik süreci:
İlk adetin görülmesiyle beraber genç kadınlığa ilk adım atılır. Ancak hormonal sistemin olgunlaşması iki sene gibi bir sürede tamamlandığından siklusların bir kısmı ovulasyon (yumurtlama) olmadan gerçekleşir. Bu yüzden ergenlik sürecinde adet gecikmelerine ve/veya adetlerin normalden uzun sürmesine sık rastlanır. Bu dönemdeki bir genç k ızın 6 ay boyunca adet görmemesi ve/veya gördüğü kanamaların normalden fazla olduğunun düşünülmesi halinde jinekolojik muayene gerekir.
Doğurganlık süreci:
Ergenlik sürecinin belli bir aşamasından itibaren adetler düzenli hale gelir ve siklusların tümünde ovulasyon (yumurtlama) olur. Bu dönem kadının gebe kalabileceği dönemdir ve menopoza kadar devam eder.
Bu dönemde en sık görülen adet düzensizlikleri gecikmeler, ara kanamalar, adetin fazla olması ve uzun sürmesi ya da az olması ve kısa sürmesi şeklinde olur.
Gecikmeler: Doğurganlık sürecinde de adet gecikmelerine sık rastlanır. Aktif cinsel yaşamı olan ve etkin bir korunma yöntemi kullanmayan kadında görülen adet gecikmelerinin en muhtemel nedeni gebeliktir. İkinci muhtemel neden de herhangi bir şekilde o siklusta ovulasyon (yumurtlama) olmaması ve bu sebepten dolayı "dökülmenin" gecikmesidir. Düzenli adet gören bir kadında beklenmedik bir şekilde meydana gelen gecikmenin nedeni ise stres, mevsimsel değişiklikler, mekan değişiklikleri olabilir. Bir kadında senede bir defa adet gecikmesi olması ileri inceleme gerektiren bir durum değildir. Ancak adet gecikmesi senede bir kereden çok oluyorsa ve/veya gecikmelerden biri 6 aydan daha uzun sürüyorsa hormonal tetkik yapılması gerekir.
Adet gecikmesinin diğer önemli nedenleri arasında aylık ya da üç aylık korunma iğneleri ya da kola uygulanan hormon çubuklarının içinde bulunan hormonların yanetkileri sayılabilir.
Ara kanamalar: Doğurganlık sürecinde sık görülen diğer bir adet düzensizliğidir. En muhtemel neden serviksteki enfeksiyonlardır. Diğer muhtemel nedenler miyomlar (uterusta bulunan selim tabiatlı urlar) ve serviks polipleridir (polipler de selim tabiatlı oluşumlardır). Spiral kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklar da lekelenme tarzında ara kanamalara neden olabilirler.
Adetin fazla olması: En muhtemel neden yumurtlama olmadan gerçekleşen siklustur. Diğer nedenler spiral kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklardır. Farkında olunmayan gebeliğin düşükle sonuçlanması da yanlışlıkla adet kanaması sanılabilir.
Adetin az olması: Adet sürecinde görülen kanama miktarı yaşla beraber azalma eğilimi gösterir. Doğum kontrol hapı kullanımı da adet kanamasını önemli ölçülerde azaltır. Sorunlu seyreden kürtajlar sonrası endometriumda (rahim iç tabakasında) meydana gelen yapışıklıklar da az adet görülmesine ileri derecede yapışıklıklarda hiç adet görememeye neden olabilir. Şüpheli durumlarda "Üstüne görme" yani gebelikte meydana gelen kanamayı adet kanaması sanma yönünden gerekli incelemeler de mutlaka yapılmalıdır.
Sık adet görme: En muhtemel neden hormonal dengesizliktir. Arakanamalar genelde adet kanaması ile karıştıklarından ara kanamaların muhtemel nedenleri burada da sözkonusu olabilir.
Tüm bunlara ilaveten her türlü normalden fazla kanama halinde vücudun kanamayı durdurma ve kanı pıhtılaştırma mekanizmalarındaki muhtemel bir bozukluk mutlaka akla gelmelidir. Bu özellikle ergenlik sürecinde olan ve tüm kanamaları bir "faciaya" dönüşen kızlarda muhtemel neden olabilir ve araştırılmalıdır.
Adet düzensizliklerinde ne gibi incelemeler yapılır?
Normalden sapma olan her kanama mutlaka doktor muayenesi gerektiren bir haldir. Doktor incelemesinde yapılacak olan işlemler komple jinekolojik muayene, ultrason, papsmear ve doğurganlık çağında olanlarda gebelik testi şeklinde olacaktır. Bu incelemeler normaldışı kanamaların yaklaşık %80'inin aydınlatılması için yeterli olur. Ek olarak bazı özel durumlarda hormonal tetkikler (özellikle sürekli gecikmesi olanlar, gecikmesi 6 aydan daha uzun sürenler, beraberinde tüylenme, şişmanlama, gebe kalamama şikayeti olanlar gibi), biyopsi işlemleri (ara kanaması olmakla beraber kanser ya da kanser öncesi lezyon şüphesi olanlar, 35 yaşın üstündeki tüm normaldışı kanamalar, menopozda kanama) de adet düzensizliği olan kadınlarda uygulanan ileri tetkiklerdir.
Adet Düzensizliği nasıl tedavi edilir?
Tanı koyma esnasında yapılan incelemeler şu sorulara cevap ararlar: gebelik varmıdır?; tedavi edilmesi gereken hormonal dengesizlik varmıdır?; cerrahi yolla uzaklaştırılması gereken kanser öncüsü lezyon ya da kanser varmıdır? Bu üç durum da saptanmamışsa bu durumda en muhtemel neden enfeksiyondur ve antibiyotik tedavisi verilir. Tedaviye rağmen devam eden kanamalarda incelemelerin tekrar edilmesi gerekebilir.
Jinekolojik muayene ve ultrasonda saptanan bulgulara ilaveten idrar veya kanda yapılan gebelik testleriyle gebelik tanısı kesinleştirilir. Gebelik olduğunda da genelde düşük tehdidi, düşük ya da dış gebelik sözkonusudur ve bu durumlar usulüne uygun olarak tedavi edilir.
Hormonal dengesizlik çoğu kez yumurtlama olmaması şeklindedir. Bu durumun tedavi edilmesi önemlidir zira endometrium tabakasının progesteron salgısı olmaks ızın kalınlaşması dokuda kanser öncüsü lezyon (oluşum) ve daha ileri durumlarda kanser gelişimine neden olabilir. Tedavi için çocuk isteği olanlara yumurtlamanın tekrar sağlanması, çocuk isteği olmayanlara ise eksik olan progesteron hormonunun takviye edilmesi için tedavi verilir.
Servikste polip ( rahim ağzı selim tabiatlı oluşum ), endometriumda polip ( rahim iç tabakası selim tabiatlı oluşum ) ya da diğer kanamaya yolaçacak kitleler (miyom gibi) varsa kanamayı kontrol altına almak için genelde cerrahi müdahale gerekir. Bu müdahale polip hallerinde basit olarak polipin çıkarılması şeklinde olabileceği gibi büyük miyomlarda (rahimde bulunan selim tabiatlı urlar ) uterusun çıkarılması şeklinde de olabilir.
Kanser öncüsü lezyon ya da kanser saptandığında ise odak kesinlikle saptandıktan sonra usulüne uygun tedavi yapılır.
Konuyla ilgili aramalar: aşırı adet kanaması , az adet oluyorum , adet olurken fazla kan geliyor , adetim düzensiz oluyor , aybaşı düzensizliği
Pratik olması açısından adet düzensizliğini kadın hayatının farklı evrelerinde incelemekte fayda vardır. Bu amaçla kadın hayatını çocukluk, ergenlik, doğurganlık, premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz olarak ayırmakta ve düzensiz kanamaları bu şekilde incelemekte fayda vardır:
Çocukluk çağı:
Çocukluk çağı doğumdan ilk adet görülene kadar geçen zamandır. İlk adet kanaması ortalama olarak 12 yaşında görülür. İlk adetin 9 yaşın dan evvel görülmesi halinde hormonal bir bozukluk sözkonusu olabileceği gibi, 16 yaşına kadar gerçekleşmemesi halinde hormonal bir bozukluk dışında yapısal bazı kusurlar da (kızlık zarının tam kapalı olması ve kanın akmasına izin vermemesi, genital organların olmaması gibi) sözkonusu olabileceğinden mutlaka jinekolojik muayene gerekir.
Ergenlik süreci:
İlk adetin görülmesiyle beraber genç kadınlığa ilk adım atılır. Ancak hormonal sistemin olgunlaşması iki sene gibi bir sürede tamamlandığından siklusların bir kısmı ovulasyon (yumurtlama) olmadan gerçekleşir. Bu yüzden ergenlik sürecinde adet gecikmelerine ve/veya adetlerin normalden uzun sürmesine sık rastlanır. Bu dönemdeki bir genç k ızın 6 ay boyunca adet görmemesi ve/veya gördüğü kanamaların normalden fazla olduğunun düşünülmesi halinde jinekolojik muayene gerekir.
Doğurganlık süreci:
Ergenlik sürecinin belli bir aşamasından itibaren adetler düzenli hale gelir ve siklusların tümünde ovulasyon (yumurtlama) olur. Bu dönem kadının gebe kalabileceği dönemdir ve menopoza kadar devam eder.
Bu dönemde en sık görülen adet düzensizlikleri gecikmeler, ara kanamalar, adetin fazla olması ve uzun sürmesi ya da az olması ve kısa sürmesi şeklinde olur.
Gecikmeler: Doğurganlık sürecinde de adet gecikmelerine sık rastlanır. Aktif cinsel yaşamı olan ve etkin bir korunma yöntemi kullanmayan kadında görülen adet gecikmelerinin en muhtemel nedeni gebeliktir. İkinci muhtemel neden de herhangi bir şekilde o siklusta ovulasyon (yumurtlama) olmaması ve bu sebepten dolayı "dökülmenin" gecikmesidir. Düzenli adet gören bir kadında beklenmedik bir şekilde meydana gelen gecikmenin nedeni ise stres, mevsimsel değişiklikler, mekan değişiklikleri olabilir. Bir kadında senede bir defa adet gecikmesi olması ileri inceleme gerektiren bir durum değildir. Ancak adet gecikmesi senede bir kereden çok oluyorsa ve/veya gecikmelerden biri 6 aydan daha uzun sürüyorsa hormonal tetkik yapılması gerekir.
Adet gecikmesinin diğer önemli nedenleri arasında aylık ya da üç aylık korunma iğneleri ya da kola uygulanan hormon çubuklarının içinde bulunan hormonların yanetkileri sayılabilir.
Ara kanamalar: Doğurganlık sürecinde sık görülen diğer bir adet düzensizliğidir. En muhtemel neden serviksteki enfeksiyonlardır. Diğer muhtemel nedenler miyomlar (uterusta bulunan selim tabiatlı urlar) ve serviks polipleridir (polipler de selim tabiatlı oluşumlardır). Spiral kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklar da lekelenme tarzında ara kanamalara neden olabilirler.
Adetin fazla olması: En muhtemel neden yumurtlama olmadan gerçekleşen siklustur. Diğer nedenler spiral kullanımı, aylık, üçaylık iğneler ve kola uygulanan çubuklardır. Farkında olunmayan gebeliğin düşükle sonuçlanması da yanlışlıkla adet kanaması sanılabilir.
Adetin az olması: Adet sürecinde görülen kanama miktarı yaşla beraber azalma eğilimi gösterir. Doğum kontrol hapı kullanımı da adet kanamasını önemli ölçülerde azaltır. Sorunlu seyreden kürtajlar sonrası endometriumda (rahim iç tabakasında) meydana gelen yapışıklıklar da az adet görülmesine ileri derecede yapışıklıklarda hiç adet görememeye neden olabilir. Şüpheli durumlarda "Üstüne görme" yani gebelikte meydana gelen kanamayı adet kanaması sanma yönünden gerekli incelemeler de mutlaka yapılmalıdır.
Sık adet görme: En muhtemel neden hormonal dengesizliktir. Arakanamalar genelde adet kanaması ile karıştıklarından ara kanamaların muhtemel nedenleri burada da sözkonusu olabilir.
Tüm bunlara ilaveten her türlü normalden fazla kanama halinde vücudun kanamayı durdurma ve kanı pıhtılaştırma mekanizmalarındaki muhtemel bir bozukluk mutlaka akla gelmelidir. Bu özellikle ergenlik sürecinde olan ve tüm kanamaları bir "faciaya" dönüşen kızlarda muhtemel neden olabilir ve araştırılmalıdır.
Adet düzensizliklerinde ne gibi incelemeler yapılır?
Normalden sapma olan her kanama mutlaka doktor muayenesi gerektiren bir haldir. Doktor incelemesinde yapılacak olan işlemler komple jinekolojik muayene, ultrason, papsmear ve doğurganlık çağında olanlarda gebelik testi şeklinde olacaktır. Bu incelemeler normaldışı kanamaların yaklaşık %80'inin aydınlatılması için yeterli olur. Ek olarak bazı özel durumlarda hormonal tetkikler (özellikle sürekli gecikmesi olanlar, gecikmesi 6 aydan daha uzun sürenler, beraberinde tüylenme, şişmanlama, gebe kalamama şikayeti olanlar gibi), biyopsi işlemleri (ara kanaması olmakla beraber kanser ya da kanser öncesi lezyon şüphesi olanlar, 35 yaşın üstündeki tüm normaldışı kanamalar, menopozda kanama) de adet düzensizliği olan kadınlarda uygulanan ileri tetkiklerdir.
Adet Düzensizliği nasıl tedavi edilir?
Tanı koyma esnasında yapılan incelemeler şu sorulara cevap ararlar: gebelik varmıdır?; tedavi edilmesi gereken hormonal dengesizlik varmıdır?; cerrahi yolla uzaklaştırılması gereken kanser öncüsü lezyon ya da kanser varmıdır? Bu üç durum da saptanmamışsa bu durumda en muhtemel neden enfeksiyondur ve antibiyotik tedavisi verilir. Tedaviye rağmen devam eden kanamalarda incelemelerin tekrar edilmesi gerekebilir.
Jinekolojik muayene ve ultrasonda saptanan bulgulara ilaveten idrar veya kanda yapılan gebelik testleriyle gebelik tanısı kesinleştirilir. Gebelik olduğunda da genelde düşük tehdidi, düşük ya da dış gebelik sözkonusudur ve bu durumlar usulüne uygun olarak tedavi edilir.
Hormonal dengesizlik çoğu kez yumurtlama olmaması şeklindedir. Bu durumun tedavi edilmesi önemlidir zira endometrium tabakasının progesteron salgısı olmaks ızın kalınlaşması dokuda kanser öncüsü lezyon (oluşum) ve daha ileri durumlarda kanser gelişimine neden olabilir. Tedavi için çocuk isteği olanlara yumurtlamanın tekrar sağlanması, çocuk isteği olmayanlara ise eksik olan progesteron hormonunun takviye edilmesi için tedavi verilir.
Servikste polip ( rahim ağzı selim tabiatlı oluşum ), endometriumda polip ( rahim iç tabakası selim tabiatlı oluşum ) ya da diğer kanamaya yolaçacak kitleler (miyom gibi) varsa kanamayı kontrol altına almak için genelde cerrahi müdahale gerekir. Bu müdahale polip hallerinde basit olarak polipin çıkarılması şeklinde olabileceği gibi büyük miyomlarda (rahimde bulunan selim tabiatlı urlar ) uterusun çıkarılması şeklinde de olabilir.
Kanser öncüsü lezyon ya da kanser saptandığında ise odak kesinlikle saptandıktan sonra usulüne uygun tedavi yapılır.
Konuyla ilgili aramalar: aşırı adet kanaması , az adet oluyorum , adet olurken fazla kan geliyor , adetim düzensiz oluyor , aybaşı düzensizliği
Gebelikte Vücut Renginde Değişiklik
Gebelikte Vücut Rengindeki Değişiklikler:
Gebelik hormonları göğüs uçların ızın çevresindeki kahverengi halkayı koyulaştırdıkları gibi beyaz çizgi (linea alba) denilen ve muhtemelen şu ana kadar fark etmediğiniz göbek deliğinden aşağıya doğru uzanan çizginin koyulaşmasından da sorumludurlar. Gebelik süresince beyaz çizgiye siyah çizgi (linea nigra) denir.
Bazı kadınlarda, öncelikle de esmer olanlarda yanaklar, burun ve alında maskeyi andırır tarzda renk değişiklikleri olabilir. Yama tarzındaki bu renk değişiklikleri beyaz tenlilerde koyu alanlar, esmer tenlilerde beyaz alanlar şeklindedir. Kloazma denen gebelikteki bu renk değişiklikleri doğumdan sonra yavaş yavaş kaybolur. Bu renk değişikliklerinin rengini kimyasal maddelerle aşmaya çalışmak hiç bir işe yaramaz ve hiç iyi bir düşünce değildir. Bunun yerine fondötenle kamufle edebilirsiniz. Güneş bu renk değişikliklerini şiddetlendirir. Bu nedenle dışarıya çıkarken güneşten korunmak için, 15 veya daha fazla koruma etmenli kremler kullanın veya yüzünüzü tamamen gölgede bırakacak kremler kullanın. Bu renk değişiklikleri ile folik asit eksikliği arasında ilgi olabileceği düşünüldüğünden kullandığınız vitamin haplarının folik asit de içerdiğinden emin olun ve yeşil yapraklı sebzeler, portakal ve kepekli ekmek yiyin.
Birbiri ile sürtünen bölgelerde, örneğin bacak aralarında hiperpigmentasyon olarak adlandırılan, cilt renginin koyulaşması oluşabilir, bunlar da diğer renk değişimleri gibi doğumdan sonra kaybolur.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte ten rengindeki değişiklikler
Gebelik hormonları göğüs uçların ızın çevresindeki kahverengi halkayı koyulaştırdıkları gibi beyaz çizgi (linea alba) denilen ve muhtemelen şu ana kadar fark etmediğiniz göbek deliğinden aşağıya doğru uzanan çizginin koyulaşmasından da sorumludurlar. Gebelik süresince beyaz çizgiye siyah çizgi (linea nigra) denir.
Bazı kadınlarda, öncelikle de esmer olanlarda yanaklar, burun ve alında maskeyi andırır tarzda renk değişiklikleri olabilir. Yama tarzındaki bu renk değişiklikleri beyaz tenlilerde koyu alanlar, esmer tenlilerde beyaz alanlar şeklindedir. Kloazma denen gebelikteki bu renk değişiklikleri doğumdan sonra yavaş yavaş kaybolur. Bu renk değişikliklerinin rengini kimyasal maddelerle aşmaya çalışmak hiç bir işe yaramaz ve hiç iyi bir düşünce değildir. Bunun yerine fondötenle kamufle edebilirsiniz. Güneş bu renk değişikliklerini şiddetlendirir. Bu nedenle dışarıya çıkarken güneşten korunmak için, 15 veya daha fazla koruma etmenli kremler kullanın veya yüzünüzü tamamen gölgede bırakacak kremler kullanın. Bu renk değişiklikleri ile folik asit eksikliği arasında ilgi olabileceği düşünüldüğünden kullandığınız vitamin haplarının folik asit de içerdiğinden emin olun ve yeşil yapraklı sebzeler, portakal ve kepekli ekmek yiyin.
Birbiri ile sürtünen bölgelerde, örneğin bacak aralarında hiperpigmentasyon olarak adlandırılan, cilt renginin koyulaşması oluşabilir, bunlar da diğer renk değişimleri gibi doğumdan sonra kaybolur.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte ten rengindeki değişiklikler
Gebelikte Baş Dönmesi, Hamilelikte Bayılma
GEBELİKTE BAŞ DÖNMESİ VE BAYGINLIK:
Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla beraber bayılma seyrektir. Gebe bir kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır.
Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir. Baş dönmesi yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!
Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.
Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin izin arasına alarak oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten dolayı araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte baş dönmesi , hamilelikte bayılma , gebelikte baygınlık
Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla beraber bayılma seyrektir. Gebe bir kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır.
Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir. Baş dönmesi yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!
Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.
Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin izin arasına alarak oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten dolayı araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte baş dönmesi , hamilelikte bayılma , gebelikte baygınlık
Hamilelikte Bel Ağrısı, Gebelikte Bel Ağrısı
HAMİLELİKTE BEL AĞRISI VE YAPILMASI GEREKENLER:
Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir. Bunlar vücudunuzun doğuma hazırlanmasının yan tesirleridir. Bel ve sirt ağrıları da böyledir. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin geçişini kolaylaştırmak amaçlı gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu, karnın ızın iyice büyümesiyle beraber vücudunuzun, kas-iskelet sisteminin dengesini bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız. Gebe olduğunuzu fark etmeyen kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır. Sonuç, belinizdeki yay şeklinin daha da belirgin hale gelmesi, sırt kaslarının gerilmesi ve ağrıdır.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları doktorunuza veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı s izin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağın ızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içerisine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçan ızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaks ızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, ha tta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtın ızın gerilmesine izin vermeyin. Başın ızın üstündeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer s izin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte sırt ağrıları, hamileyim belim ağrıyor
Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir. Bunlar vücudunuzun doğuma hazırlanmasının yan tesirleridir. Bel ve sirt ağrıları da böyledir. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin geçişini kolaylaştırmak amaçlı gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu, karnın ızın iyice büyümesiyle beraber vücudunuzun, kas-iskelet sisteminin dengesini bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız. Gebe olduğunuzu fark etmeyen kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır. Sonuç, belinizdeki yay şeklinin daha da belirgin hale gelmesi, sırt kaslarının gerilmesi ve ağrıdır.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları doktorunuza veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı s izin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağın ızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içerisine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçan ızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaks ızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, ha tta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtın ızın gerilmesine izin vermeyin. Başın ızın üstündeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer s izin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte sırt ağrıları, hamileyim belim ağrıyor
Hamilelikte, Gebelikte Baş Dönmesi
HAMİLELİKTE BAŞ DÖNMESİ:
Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla beraber bayılma seyrektir. Gebe bir kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır.
Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir. Baş dönmesi yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!
Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.
Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin izin arasına alarak oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten dolayı araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: hamileyken başın dönmesi
Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla beraber bayılma seyrektir. Gebe bir kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır.
Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir. Baş dönmesi yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur. Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!
Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.
Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerin izin arasına alarak oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir dahaki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten dolayı araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: hamileyken başın dönmesi
Hamilelikte Bacaklara Kramp Girmesi
HAMİLELİKTE BACAK KRAMPLARI (AYAĞA KRAMP GİRMESİ)
Sürekli yorduğunuz aklınız ve büyümekte olan karnınız, bacak krampları olmasa da zaten uykunuzu bölmeye yeter. Ne yazık ki, genel olarak gece gelen bu ağrılı spazmlar ikinci ve üçüncü üç ayındaki gebe kadınlarda çok sık ortaya çıkar. Neyse ki bunları önlemenin de hafifletmenin de yolları vardır.
Bacak kramplarının kanda fosfor fazlalığı ve kalsiyum eksikliği neticesinde ortaya çıktığı düşünüldüğü için fosfor içermeyen bir kalsiyum takviyesi almak krampları hafifletebilir. Bu işe yaramıyorsa, yalnızca hekimin izin önerisiyle süt ve eti azaltarak fosfor alımınızı azaltmak gerekebilir. (Bu arada başka yerlerden gerekli kalsiyum ve proteini aldığınızdan emin olun.) Öbür nedenler arasında yorgunluk ve büyümekte olan rahmin belli sinirler üzerine baskı yapması da sayıldığı için, gün boyu destekli çorap giymek ve ayaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenme ve çalışma saatlerinizi dönüşümlü olarak ayarlamak da bacak kramplarınızı ortadan kaldırabilir.
Baldırınıza kramp girerse, bacağınızı gerin ve ayak bileği ve ayak parmaklarınızı yavaşça yukarı doğru kaldırın. Bu kısa bir zamanda ağrıyı azaltacaktır. (Her gece yatma dan evvel bunu birkaç kez tekrarlamak krampları önleyebilir.) Bazen soğuk bir yüzeye basmak da işe yarar. Bu teknikler den herhangi biriyle ağrı azalıyorsa, daha fazla rahatlamak için masaj ve lokal olarak sıcak uygulaması denenebilir. Ancak hiç bir teknik işe yaramıyorsa, baldırınıza masaj yapmak veya ısı uygulamaktan kaçının. Ağrı devam ediyorsa hekiminizle temas kurun, çünkü küçük bir olasılık olsa da bir toplardamarda kan pıhtısı oluşmuş olabilir, bu da tıbbi girişim gerektirir.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kramplar , ayağa kramp girmesi , bacağa kramp girmesi
Sürekli yorduğunuz aklınız ve büyümekte olan karnınız, bacak krampları olmasa da zaten uykunuzu bölmeye yeter. Ne yazık ki, genel olarak gece gelen bu ağrılı spazmlar ikinci ve üçüncü üç ayındaki gebe kadınlarda çok sık ortaya çıkar. Neyse ki bunları önlemenin de hafifletmenin de yolları vardır.
Bacak kramplarının kanda fosfor fazlalığı ve kalsiyum eksikliği neticesinde ortaya çıktığı düşünüldüğü için fosfor içermeyen bir kalsiyum takviyesi almak krampları hafifletebilir. Bu işe yaramıyorsa, yalnızca hekimin izin önerisiyle süt ve eti azaltarak fosfor alımınızı azaltmak gerekebilir. (Bu arada başka yerlerden gerekli kalsiyum ve proteini aldığınızdan emin olun.) Öbür nedenler arasında yorgunluk ve büyümekte olan rahmin belli sinirler üzerine baskı yapması da sayıldığı için, gün boyu destekli çorap giymek ve ayaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenme ve çalışma saatlerinizi dönüşümlü olarak ayarlamak da bacak kramplarınızı ortadan kaldırabilir.
Baldırınıza kramp girerse, bacağınızı gerin ve ayak bileği ve ayak parmaklarınızı yavaşça yukarı doğru kaldırın. Bu kısa bir zamanda ağrıyı azaltacaktır. (Her gece yatma dan evvel bunu birkaç kez tekrarlamak krampları önleyebilir.) Bazen soğuk bir yüzeye basmak da işe yarar. Bu teknikler den herhangi biriyle ağrı azalıyorsa, daha fazla rahatlamak için masaj ve lokal olarak sıcak uygulaması denenebilir. Ancak hiç bir teknik işe yaramıyorsa, baldırınıza masaj yapmak veya ısı uygulamaktan kaçının. Ağrı devam ediyorsa hekiminizle temas kurun, çünkü küçük bir olasılık olsa da bir toplardamarda kan pıhtısı oluşmuş olabilir, bu da tıbbi girişim gerektirir.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kramplar , ayağa kramp girmesi , bacağa kramp girmesi
Hamilelikte Ayaklarda Ellerde Şişme
HAMİLELİKTE AYAKLARDA VE AYAK BİLEKLERİNDE ÖDEM (ŞİŞME)
Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir sürecinde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda, günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekimin izin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte ayarlarda ve ayak bileklerinde şişme , gebelikte ellerde ve ayaklarda şişlik, ödem oluşması , hamilelikte ayakların şişmesi
Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir sürecinde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda, günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekimin izin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte ayarlarda ve ayak bileklerinde şişme , gebelikte ellerde ve ayaklarda şişlik, ödem oluşması , hamilelikte ayakların şişmesi
Bebeğin Anne Karnında Tekmelemesi
HAMİLELİKTE BEBEK TEKMELERİ:
Bebekler de insandır. Onların da bizim gibi topuklarıyla diz veya dirsekleriyle tekmeledikleri "hareketli" ya da uzanıp kaldıkları, "sakin" zamanları vardır. Çoğunlukla onun hareketliliği s izin ne yaptığınıza bağlıdır. Rahim dışındaki bebekler gibi, rahim içindeki bebekler de sallandıklarında uyurlar. Bu nedenle gün boyunca hareketli olduğunuz zamanlarda bebeğiniz gündelik ritminizle hareketsizleşir . Böylelikle -kısmen bebek yavaşlamış olduğundan, kısmen de siz meşgul olduğunuzdan- tekmeleri pek fark etmezsiniz. Siz yavaşlar yavaşlamaz bebeğiniz hareketlenmeye başlar. Bu yüzden bir çok gebe kadın bebek hareketlerini geceleyin veya sabahleyin yatakta hisseder. Ayrıca anne öğünde ya da öğün arasında bir şeyler yiyince, belki de kanındaki şeker miktarının artışına tepki olarak, bebeğin hareketliliği artabilir. Bazı gebeler kendileri sıkıntılı ya da sinirli olduklarında da bebeğin hareketlerinin arttığını bildirmişlerdir; bu durumda bebek annenin adrenaliyle uyarılmış olabilir.
Bebekler 24. ve 28. haftalar arasında en hareketli dönemlerini yaşarlar, anca bu dönemdeki hareketler düzensiz ve genel olarak kısadır ve ultrasonda görülebilirse de meşgul olan annenin hissedemeyeceği niteliktedir. 28. ve 32. haftalar arasında bebek hareketleri, dinlenme ve hareketlilik olarak tanımlanan dönemlerle daha düzenli ve sürekli hale gelir.
Başka gebe kadınların bebekleriyle kendi bebeğin izin hareketlerini karşılaştırmayın. Her yeni doğan gibi ana karnındaki her bebek de hareketlilik ve gelişme yönünden kendine özgüdür. Bazılar her zaman hareketlidir, bazılarıysa çoğu kez sakin. Bazılarının tekmeleri düzenlidir; bazılarının hareket düzenleri anlaşılamaz. Hareketliliğin kesin yavaşlaması ya da kesilmesi olmadığı müddet pek çok durum normaldir.
Son araştırmalara göre 28. haftadan itibaren bebeğin hareketlerini annenin günde iki kez, bir kez annenin daha hareket olduğu sabah saatlerinde ve bir kez de daha hareketli akşam saatlerinde kontrol etmesinin yerinde olacağını gösteriyor. Hekiminiz başka bir test önermediyse, aşağıdaki testi uygulayabilirsiniz:
Saymaya başladığınızda saate bakın. Her türden hareketi (tekme, çalkalanma, dönme) sayın. 10'a ulaştığınızda saymayı kesin ve saate bakın. Genellikle on dakika içinde on kadar hareket saymış olursunuz. Bazen biraz daha fazla olabilir.
Bir saat sonunda hala on hareket sayamadıysanız, süt için veya hafif bir şeyler atıştırın; sonra sırtüstü uzanın, gevşeyin ve saymayı sürdürün. On hareket saymadan iki saat geçmişse gecikmeden doktorunuzu arayın. Hareketin olmayışı mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmese de, bazı zamanlar bebekte sıkıntı işareti olabilir. Böyle durumlarda hızla eyleme geçmek gerekebilir.
Doğum yaklaştıkça bebek hareketlerini düzenli şekilde kontrol etmek de giderek daha fazla önem kazanır.
Bebeğiniz rahimde büyüdükçe daha güçlenir ve bir zamanlar kelebek dokunuşu gibi olan hareketler artık iyice güçlü bir hale gelir. Kaburgalarınıza, rahim ağzına veya karnınıza canınızı yakacak kadar güçlü bir tekme yerseniz şaşırmayın. Özellikle güçlü bir saldırıya maruz kalırsanız, duruş şeklinizi değiştirmeyi deneyin. Bu, küçük saldırganın dengesini değiştirerek saldırıyı geçici olarak durdurabilir.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin tekme atması, gebelikte bebeğin tekmelemesi , bebeğim tekmeliyor
Bebekler de insandır. Onların da bizim gibi topuklarıyla diz veya dirsekleriyle tekmeledikleri "hareketli" ya da uzanıp kaldıkları, "sakin" zamanları vardır. Çoğunlukla onun hareketliliği s izin ne yaptığınıza bağlıdır. Rahim dışındaki bebekler gibi, rahim içindeki bebekler de sallandıklarında uyurlar. Bu nedenle gün boyunca hareketli olduğunuz zamanlarda bebeğiniz gündelik ritminizle hareketsizleşir . Böylelikle -kısmen bebek yavaşlamış olduğundan, kısmen de siz meşgul olduğunuzdan- tekmeleri pek fark etmezsiniz. Siz yavaşlar yavaşlamaz bebeğiniz hareketlenmeye başlar. Bu yüzden bir çok gebe kadın bebek hareketlerini geceleyin veya sabahleyin yatakta hisseder. Ayrıca anne öğünde ya da öğün arasında bir şeyler yiyince, belki de kanındaki şeker miktarının artışına tepki olarak, bebeğin hareketliliği artabilir. Bazı gebeler kendileri sıkıntılı ya da sinirli olduklarında da bebeğin hareketlerinin arttığını bildirmişlerdir; bu durumda bebek annenin adrenaliyle uyarılmış olabilir.
Bebekler 24. ve 28. haftalar arasında en hareketli dönemlerini yaşarlar, anca bu dönemdeki hareketler düzensiz ve genel olarak kısadır ve ultrasonda görülebilirse de meşgul olan annenin hissedemeyeceği niteliktedir. 28. ve 32. haftalar arasında bebek hareketleri, dinlenme ve hareketlilik olarak tanımlanan dönemlerle daha düzenli ve sürekli hale gelir.
Başka gebe kadınların bebekleriyle kendi bebeğin izin hareketlerini karşılaştırmayın. Her yeni doğan gibi ana karnındaki her bebek de hareketlilik ve gelişme yönünden kendine özgüdür. Bazılar her zaman hareketlidir, bazılarıysa çoğu kez sakin. Bazılarının tekmeleri düzenlidir; bazılarının hareket düzenleri anlaşılamaz. Hareketliliğin kesin yavaşlaması ya da kesilmesi olmadığı müddet pek çok durum normaldir.
Son araştırmalara göre 28. haftadan itibaren bebeğin hareketlerini annenin günde iki kez, bir kez annenin daha hareket olduğu sabah saatlerinde ve bir kez de daha hareketli akşam saatlerinde kontrol etmesinin yerinde olacağını gösteriyor. Hekiminiz başka bir test önermediyse, aşağıdaki testi uygulayabilirsiniz:
Saymaya başladığınızda saate bakın. Her türden hareketi (tekme, çalkalanma, dönme) sayın. 10'a ulaştığınızda saymayı kesin ve saate bakın. Genellikle on dakika içinde on kadar hareket saymış olursunuz. Bazen biraz daha fazla olabilir.
Bir saat sonunda hala on hareket sayamadıysanız, süt için veya hafif bir şeyler atıştırın; sonra sırtüstü uzanın, gevşeyin ve saymayı sürdürün. On hareket saymadan iki saat geçmişse gecikmeden doktorunuzu arayın. Hareketin olmayışı mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmese de, bazı zamanlar bebekte sıkıntı işareti olabilir. Böyle durumlarda hızla eyleme geçmek gerekebilir.
Doğum yaklaştıkça bebek hareketlerini düzenli şekilde kontrol etmek de giderek daha fazla önem kazanır.
Bebeğiniz rahimde büyüdükçe daha güçlenir ve bir zamanlar kelebek dokunuşu gibi olan hareketler artık iyice güçlü bir hale gelir. Kaburgalarınıza, rahim ağzına veya karnınıza canınızı yakacak kadar güçlü bir tekme yerseniz şaşırmayın. Özellikle güçlü bir saldırıya maruz kalırsanız, duruş şeklinizi değiştirmeyi deneyin. Bu, küçük saldırganın dengesini değiştirerek saldırıyı geçici olarak durdurabilir.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin tekme atması, gebelikte bebeğin tekmelemesi , bebeğim tekmeliyor
Bebeğin Anne Karnında Hareketleri
HAMİLELİKTE BEBEĞİN HAREKETLERİ:
Bebeğin izin hareketlerini hissetmek, gebeliğinizde yaşayacağınız en hoşunuza gidecek şeydir. Sizi en çok üzecek şey de doğal olarak, hareketlerin kaybolmasıdır. İçinizde yeni bir yaşamın filizlenip boy attığını, pozitif bir gebelik testi veya karnın ızın büyümesinden, bebek kalp atımlarından bile daha fazla gösteren en önemli şey bebeğin izin hareketleridir.
Bebeğin hareketlerinin yedinci haftada başlamasına karşın, bu anne tarafından fark edilmez. Hareketlerini veya "canlandığını" 14. ile 26. haftalar arası herhangi bir dönemde, genel olarak de 18. ile 22. haftalar arasında hissedebilirsiniz. Daha önce bebek sahibi olmuş bir kadın, genelde bebeğin hareketlerini daha önce fark eder; çünkü nasıl bir hareket bekleyeceğini biliyordur. Doğal ki, zayıf bir kadın da şişman bir kadına göre bebeğin hareketlerini daha erken fark eder.
Bazen son tahmini doğum tarihi yanlış hesaplandığından, bebek hareketleri geç hissedilmiş olabilir.
Hiç kimse ilk kez anne olduğunu bilmenin nasıl bir şey hissettirdiğini tam olarak söyleyemez, yüz gebe kadın ilk bebek hareketlerini yüz farkı şekilde betimleyebilir. En çok tanımlanan tanımlar "karında bir kanat çırpınma hareketi" ve "kanımda bir kelebek gibi" şeklindedir. Daha erken bebek hareketleri de "çarpma veya dirsek atma", "seğirme", "guruldama", "birisinin karna vurması", "kabarcık patlaması", "kıvranma" , "çok güzel bir parka tepe taklak yürümeye başlamak gibi" diye de tanımlanır. İlk bebek hareketi genel olarak yanlış bir şekilde açlık ve gaz ağrısı zannedilir. Ha tta bir kadın, "Bluzumda bir böcek geziniyor zannettim, fakat sonradan bunun bebeğimin hareketi olduğunu fark ettim" diye anlamıştır.
Yirminci haftaya kadar bebek hareketlerinin hissedilmemesi beklenen bir durum olmadığından, hekimin izin ultrason ile değerlendirmesi gerekir. Eğer bebeğin izin kalp atımı güçlü ve her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa, hekiminiz test yaptırmaya gerek duymayacaktır.
İlk bebek hareketleriyle ilgili kaygılar, daha sonra yerini hareketlerin yeterince sık olmaması ya da bir süre fark edilmemesinden kaynaklanan kaygılara bırakır. Bununla beraber gebeliğin bu sürecinde bu kaygılar gereksizdir. Fark edilebilir hareketlerin sıklığı büyük değişkenlik gösterir. Hareketlerin özelliği değişken olmasıdır. Bebek sürekli hareketli olduğu halde bunların yalnızca bir bölümü duyulabilir ölçüde kuvvetlidir. Öteki hareketler bebeğin rahim içindeki duruşundan (örneğin dışa değil iç kısma dönük tekmelemesinden) dolayı, ya da s izin faaliyetinize bağlı bir şekilde duyulmayabilir (siz yürürken çocuğunuz uyuyabilir ya da uyanık olabilir, veya çok meşgulseniz küçük hareketleri fark etmeyebilirsiniz). Ayrıca siz tam da bebeğin izin en hareketli olduğu dönemde uyuyor olabilirisiniz. (Birçok bebeğin en hareketli olduğu zaman gece yarısıdır)
Gün boyu hiç bebek hareketi duymamışsanız, durumu aydınlatmanın en iyi yolu akşamleyin tercihen bir bardak süt ya da iki saat uzanmanızdır. S izin hareketsizliğiniz ve içtiğiniz şeyin vereceği enerji bebeğinizi harekete geçirecektir. Yine olmazsa bu kez birkaç saat uzanın, ama bu kez de olmamışsa kaygılanmayın. Birçok anne, 20. hafta dan evvel bir dönem bir ya da iki gün, ha tta bazen üç-dört gün boyunca hiç bir hareket hissetmeyebilirler. 20. haftadan sonra telaşa kapılacak bir durum olmasa da (kuşkusuz tahmin edersiniz ki bebeğin izin hareketleri başlamışsa), 24 saat boyunca bebek hareketi duymazsınız dokturunuzu aramanız iyi bir düşüncedir.
28. haftadan sonra bebek hareketleri daha düzenli ve kararlı olmaya başlar. Artık yeri iyice daraldığı için hareketleri de sınırlanır. Daralmış yuvasında fakat dönebilir ve kıpırdanabilir. Başı leğene yerleştiğinde artık daha da az hareket edebilir. Araştırmalar, annelerin her gün bebeklerinin hareketlerini kontrol etme alışkanlığını edinmelerinin iyi bir uygulamaya olduğunu göstermiştir. Bu evrede, her gün hareket hissetmeniz koşuluyla, hareketin ne olduğu önemsizdir. Eğer hiç hareket hissetmiyorsanız veya ani panik benzeri bir hareket olursa doktorunuza danışın.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin hareketleri, gebelikte bebeğin anne karnında hareketleri
Bebeğin izin hareketlerini hissetmek, gebeliğinizde yaşayacağınız en hoşunuza gidecek şeydir. Sizi en çok üzecek şey de doğal olarak, hareketlerin kaybolmasıdır. İçinizde yeni bir yaşamın filizlenip boy attığını, pozitif bir gebelik testi veya karnın ızın büyümesinden, bebek kalp atımlarından bile daha fazla gösteren en önemli şey bebeğin izin hareketleridir.
Bebeğin hareketlerinin yedinci haftada başlamasına karşın, bu anne tarafından fark edilmez. Hareketlerini veya "canlandığını" 14. ile 26. haftalar arası herhangi bir dönemde, genel olarak de 18. ile 22. haftalar arasında hissedebilirsiniz. Daha önce bebek sahibi olmuş bir kadın, genelde bebeğin hareketlerini daha önce fark eder; çünkü nasıl bir hareket bekleyeceğini biliyordur. Doğal ki, zayıf bir kadın da şişman bir kadına göre bebeğin hareketlerini daha erken fark eder.
Bazen son tahmini doğum tarihi yanlış hesaplandığından, bebek hareketleri geç hissedilmiş olabilir.
Hiç kimse ilk kez anne olduğunu bilmenin nasıl bir şey hissettirdiğini tam olarak söyleyemez, yüz gebe kadın ilk bebek hareketlerini yüz farkı şekilde betimleyebilir. En çok tanımlanan tanımlar "karında bir kanat çırpınma hareketi" ve "kanımda bir kelebek gibi" şeklindedir. Daha erken bebek hareketleri de "çarpma veya dirsek atma", "seğirme", "guruldama", "birisinin karna vurması", "kabarcık patlaması", "kıvranma" , "çok güzel bir parka tepe taklak yürümeye başlamak gibi" diye de tanımlanır. İlk bebek hareketi genel olarak yanlış bir şekilde açlık ve gaz ağrısı zannedilir. Ha tta bir kadın, "Bluzumda bir böcek geziniyor zannettim, fakat sonradan bunun bebeğimin hareketi olduğunu fark ettim" diye anlamıştır.
Yirminci haftaya kadar bebek hareketlerinin hissedilmemesi beklenen bir durum olmadığından, hekimin izin ultrason ile değerlendirmesi gerekir. Eğer bebeğin izin kalp atımı güçlü ve her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa, hekiminiz test yaptırmaya gerek duymayacaktır.
İlk bebek hareketleriyle ilgili kaygılar, daha sonra yerini hareketlerin yeterince sık olmaması ya da bir süre fark edilmemesinden kaynaklanan kaygılara bırakır. Bununla beraber gebeliğin bu sürecinde bu kaygılar gereksizdir. Fark edilebilir hareketlerin sıklığı büyük değişkenlik gösterir. Hareketlerin özelliği değişken olmasıdır. Bebek sürekli hareketli olduğu halde bunların yalnızca bir bölümü duyulabilir ölçüde kuvvetlidir. Öteki hareketler bebeğin rahim içindeki duruşundan (örneğin dışa değil iç kısma dönük tekmelemesinden) dolayı, ya da s izin faaliyetinize bağlı bir şekilde duyulmayabilir (siz yürürken çocuğunuz uyuyabilir ya da uyanık olabilir, veya çok meşgulseniz küçük hareketleri fark etmeyebilirsiniz). Ayrıca siz tam da bebeğin izin en hareketli olduğu dönemde uyuyor olabilirisiniz. (Birçok bebeğin en hareketli olduğu zaman gece yarısıdır)
Gün boyu hiç bebek hareketi duymamışsanız, durumu aydınlatmanın en iyi yolu akşamleyin tercihen bir bardak süt ya da iki saat uzanmanızdır. S izin hareketsizliğiniz ve içtiğiniz şeyin vereceği enerji bebeğinizi harekete geçirecektir. Yine olmazsa bu kez birkaç saat uzanın, ama bu kez de olmamışsa kaygılanmayın. Birçok anne, 20. hafta dan evvel bir dönem bir ya da iki gün, ha tta bazen üç-dört gün boyunca hiç bir hareket hissetmeyebilirler. 20. haftadan sonra telaşa kapılacak bir durum olmasa da (kuşkusuz tahmin edersiniz ki bebeğin izin hareketleri başlamışsa), 24 saat boyunca bebek hareketi duymazsınız dokturunuzu aramanız iyi bir düşüncedir.
28. haftadan sonra bebek hareketleri daha düzenli ve kararlı olmaya başlar. Artık yeri iyice daraldığı için hareketleri de sınırlanır. Daralmış yuvasında fakat dönebilir ve kıpırdanabilir. Başı leğene yerleştiğinde artık daha da az hareket edebilir. Araştırmalar, annelerin her gün bebeklerinin hareketlerini kontrol etme alışkanlığını edinmelerinin iyi bir uygulamaya olduğunu göstermiştir. Bu evrede, her gün hareket hissetmeniz koşuluyla, hareketin ne olduğu önemsizdir. Eğer hiç hareket hissetmiyorsanız veya ani panik benzeri bir hareket olursa doktorunuza danışın.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte bebeğin hareketleri, gebelikte bebeğin anne karnında hareketleri
Hamilelikte Kafein Tüketimi
GEBELİKTE KAFEİN KULLANIMI:
Kafein (kahve, çay, kola gibi içeceklerde bulunur) plasentedan geçer ve bebek kan dolaşımına girer. Hayvan deneyleri kafeinin gelişmekte olan bebeğe çeşitli zararlı tesirlerini gösterdiği halde, son zamanlara kadar insanlar üzerinde başka bir etkisi gösterilemedi. Ama en son çalışmalardan biri, 1,5-2 fincan kahvenin eşdeğeri kafeinin düşük riskini iki katına çıkardığı izlenimini vermektedir. Elimizdeki bilgiler artana kadar, gününüze bir iki fincan kahve içmeden başlamanız akıllıca olacaktır.
Kafeinli kahve, çay ya da kolayı bırakmanız için ek nedenler vardır. Hepsinden önce kafeinin idrar söktürücü etkisi vardır, anne ve bebek sağlığı için gereken sıvı ve kalsiyumu bedenden uzaklaştırır. Sık sık idrara gitme sorununuz varsa, kafein bunu artıracaktır. İkincisi kahve ve çay özellikle krema ve şekerle içildiyse, tıkayıcıdır ve gereksiniminiz olan besleyici gıdalara olan iştahınızı azaltabilir. Kola yalnız tıkayıcı değildir, ayni zamanda bazı kimyasal maddeler ve gereksiz şeker içerir. Üçüncüsü kafein gebelikteki normal duygu durumu dalgalanmalarını artırıp, yeterince dinlenmenizi engelleyebilir. Dördüncüsü kafein s izin ve bebeğin izin gereksinimi olan demirin emilmesini engelleyebilir. Beşincisi araştırmalara göre aşırı kafein tüketimi geçici anormal kalp atımı, hızlı soluk alma, yeni doğanda titremeler ve ileriki yaşamında daha sonra şeker hastalığı gelişimiyle sonuçlanabilir. Son olarak gebeliğin erken sürecinde kahveden aldıkları tadı kaybeden pek çok kadının olması, doğanın gebe kadınları uygun olmayan maddelerden koruduğunu düşündürmektedir.
Kafein Alışkan1ığınızdan Nasıl Kurtulursunuz? İlk adım, bırakmak için motivasyonunuzu bulmaktır. Bu gebelikte kolaydır çünkü amaç bebeğin izin yaşama olabildiğince sağlıklı başlamasını sağlamaktır. İkincisi kafeine niçin düşkün olduğunuzu belirlemek ve bu ihtiyacınızı gidermek için yerine koyacağınız güvenli içecekleri saptamaktır. Eğer kahvenin ya da çayın tadını seviyorsanız ve sıcak bir içecek sizi çekiyorsa kafeini alınmış olanları seçebilirsiniz (ama sütün, portakal suyunun ya da başka besleyici içeceklerin yerini almasına izin vermeden). Kolayı tadı için içiyorsanız. ara sıra kafeinsiz hafif içecekler içebilirsiniz. Ama gebelik diyetinde hafif içeceklerin yeri yoktur, onun yerine %100 (tatlandırılmamış) meyve sularını içebilirsiniz. Eğer serinlemek için içiyorsanız meyve suları, soda ya da suyun koladan daha serinletici olduğunu göreceksiniz. Kafeinin uyarıcılığına gereksinimi varsa, daha doğal, daha uzun etkili uyarıyı alıştırma ve iyi besinlerden özellikle karmaşık karbonhidratlar ve proteinden ya da sizi canlandıracak bir şey yapmaktan, dans etmek, koşmak da sevişmekten alabilirsiniz. Kafeini bıraktıktan sonra kuşkusuz birkaç gün kendinizi kötü hissedecek, daha sonra her zamankinden iyi hissedeceksiniz. (Ama elbette erken gebelikte görülen normal yorgunluğunuz devam edecektir).
Eğer yalnızca bir şey yapmak için kahve, çay ya da kola içiyorsanız, bebeğiniz için iyi olan başka bir şey yapın. Ona bir hırka örün, yürüyüşe gidin ya da bir bebek karyolası bakmak için mağazaları gezin, akşam yemeği için sebze ayıklayın. Eğer kafeinli içecekleri günlük alışkanlığın ızın bir parçası olarak kahve molası, gazete okurken ya da televizyon seyrederken içiyorsanız, o alışkanlığın ızın yerini ve ona eşlik eden içeceği değiştirin.
Kafeinden yoksunluk belirtilerini azaltmak. Kahve, çay ve kola tiryakilerinin çok iyi bildiği gibi, kafeini bırakmaya karar vermek bir şey, bunu yapmak başka bir şeydir. Kafein tiryakilik yapan bir maddedir, aniden bırakanlarda baş ağrısı, sinirlilik yorgunluk ve uyuşukluk gibi yoksunluk belirtikleri olur. Bu nedenle kafeini yavaş yavaş kesmek ve bir kaç günde güvenli düzey olan iki fincana indirmek daha iyi bir fikirdir. İki fincana alıştıktan sonra günlük miktarı her seferinde dörtte bir fincan azaltarak bir fincana inip, en sonunda hiç içmemeyi başarabilirsiniz. Ya da yoksunluk sürecinde yarı kafeinli yarı kafeinsiz karışım hazırlayarak, yavaş yavaş fincanınızı kafeinsiz kahveyle doldurmayı sürdürebilirsiniz. Espresso sevenler bile kafeinlisi kadar lezzetli olan kafeinsiz espressoyla kendilerini yatıştırabilirler.
Şu önerileri dikkate alırsanız yoksunluk belirtileri daha az rahatsızlık verici ve başa çıkılması daha kolay olacaktır.
Kan şekerin izin ve bu yüzden enerji düzeyin izin düşmesine fırsat vermeyin. Protein ve karmaşık karbonhidratlardan zengin besinleri küçük porsiyonlar halinde sık sık yiyin.
Her gün açık havada alıştırma yapın.
Uykunuzu alın, bu kafeinsiz daha kolay olacaktır. Eğer tümüyle kafeinsiz hayatın size göre olmadığına karar verirseniz umutsuzluğa kapılmayın. Günde 1 ya da 2 fincan kafeinli içeceğin sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kafeinin zararı var mıdır? hamileyken kahve içmek zararlımıdır, hamilelikte kola içmek, kafein almak
Kafein (kahve, çay, kola gibi içeceklerde bulunur) plasentedan geçer ve bebek kan dolaşımına girer. Hayvan deneyleri kafeinin gelişmekte olan bebeğe çeşitli zararlı tesirlerini gösterdiği halde, son zamanlara kadar insanlar üzerinde başka bir etkisi gösterilemedi. Ama en son çalışmalardan biri, 1,5-2 fincan kahvenin eşdeğeri kafeinin düşük riskini iki katına çıkardığı izlenimini vermektedir. Elimizdeki bilgiler artana kadar, gününüze bir iki fincan kahve içmeden başlamanız akıllıca olacaktır.
Kafeinli kahve, çay ya da kolayı bırakmanız için ek nedenler vardır. Hepsinden önce kafeinin idrar söktürücü etkisi vardır, anne ve bebek sağlığı için gereken sıvı ve kalsiyumu bedenden uzaklaştırır. Sık sık idrara gitme sorununuz varsa, kafein bunu artıracaktır. İkincisi kahve ve çay özellikle krema ve şekerle içildiyse, tıkayıcıdır ve gereksiniminiz olan besleyici gıdalara olan iştahınızı azaltabilir. Kola yalnız tıkayıcı değildir, ayni zamanda bazı kimyasal maddeler ve gereksiz şeker içerir. Üçüncüsü kafein gebelikteki normal duygu durumu dalgalanmalarını artırıp, yeterince dinlenmenizi engelleyebilir. Dördüncüsü kafein s izin ve bebeğin izin gereksinimi olan demirin emilmesini engelleyebilir. Beşincisi araştırmalara göre aşırı kafein tüketimi geçici anormal kalp atımı, hızlı soluk alma, yeni doğanda titremeler ve ileriki yaşamında daha sonra şeker hastalığı gelişimiyle sonuçlanabilir. Son olarak gebeliğin erken sürecinde kahveden aldıkları tadı kaybeden pek çok kadının olması, doğanın gebe kadınları uygun olmayan maddelerden koruduğunu düşündürmektedir.
Kafein Alışkan1ığınızdan Nasıl Kurtulursunuz? İlk adım, bırakmak için motivasyonunuzu bulmaktır. Bu gebelikte kolaydır çünkü amaç bebeğin izin yaşama olabildiğince sağlıklı başlamasını sağlamaktır. İkincisi kafeine niçin düşkün olduğunuzu belirlemek ve bu ihtiyacınızı gidermek için yerine koyacağınız güvenli içecekleri saptamaktır. Eğer kahvenin ya da çayın tadını seviyorsanız ve sıcak bir içecek sizi çekiyorsa kafeini alınmış olanları seçebilirsiniz (ama sütün, portakal suyunun ya da başka besleyici içeceklerin yerini almasına izin vermeden). Kolayı tadı için içiyorsanız. ara sıra kafeinsiz hafif içecekler içebilirsiniz. Ama gebelik diyetinde hafif içeceklerin yeri yoktur, onun yerine %100 (tatlandırılmamış) meyve sularını içebilirsiniz. Eğer serinlemek için içiyorsanız meyve suları, soda ya da suyun koladan daha serinletici olduğunu göreceksiniz. Kafeinin uyarıcılığına gereksinimi varsa, daha doğal, daha uzun etkili uyarıyı alıştırma ve iyi besinlerden özellikle karmaşık karbonhidratlar ve proteinden ya da sizi canlandıracak bir şey yapmaktan, dans etmek, koşmak da sevişmekten alabilirsiniz. Kafeini bıraktıktan sonra kuşkusuz birkaç gün kendinizi kötü hissedecek, daha sonra her zamankinden iyi hissedeceksiniz. (Ama elbette erken gebelikte görülen normal yorgunluğunuz devam edecektir).
Eğer yalnızca bir şey yapmak için kahve, çay ya da kola içiyorsanız, bebeğiniz için iyi olan başka bir şey yapın. Ona bir hırka örün, yürüyüşe gidin ya da bir bebek karyolası bakmak için mağazaları gezin, akşam yemeği için sebze ayıklayın. Eğer kafeinli içecekleri günlük alışkanlığın ızın bir parçası olarak kahve molası, gazete okurken ya da televizyon seyrederken içiyorsanız, o alışkanlığın ızın yerini ve ona eşlik eden içeceği değiştirin.
Kafeinden yoksunluk belirtilerini azaltmak. Kahve, çay ve kola tiryakilerinin çok iyi bildiği gibi, kafeini bırakmaya karar vermek bir şey, bunu yapmak başka bir şeydir. Kafein tiryakilik yapan bir maddedir, aniden bırakanlarda baş ağrısı, sinirlilik yorgunluk ve uyuşukluk gibi yoksunluk belirtikleri olur. Bu nedenle kafeini yavaş yavaş kesmek ve bir kaç günde güvenli düzey olan iki fincana indirmek daha iyi bir fikirdir. İki fincana alıştıktan sonra günlük miktarı her seferinde dörtte bir fincan azaltarak bir fincana inip, en sonunda hiç içmemeyi başarabilirsiniz. Ya da yoksunluk sürecinde yarı kafeinli yarı kafeinsiz karışım hazırlayarak, yavaş yavaş fincanınızı kafeinsiz kahveyle doldurmayı sürdürebilirsiniz. Espresso sevenler bile kafeinlisi kadar lezzetli olan kafeinsiz espressoyla kendilerini yatıştırabilirler.
Şu önerileri dikkate alırsanız yoksunluk belirtileri daha az rahatsızlık verici ve başa çıkılması daha kolay olacaktır.
Kan şekerin izin ve bu yüzden enerji düzeyin izin düşmesine fırsat vermeyin. Protein ve karmaşık karbonhidratlardan zengin besinleri küçük porsiyonlar halinde sık sık yiyin.
Her gün açık havada alıştırma yapın.
Uykunuzu alın, bu kafeinsiz daha kolay olacaktır. Eğer tümüyle kafeinsiz hayatın size göre olmadığına karar verirseniz umutsuzluğa kapılmayın. Günde 1 ya da 2 fincan kafeinli içeceğin sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır.
Konuyla ilgili aramalar: gebelikte kafeinin zararı var mıdır? hamileyken kahve içmek zararlımıdır, hamilelikte kola içmek, kafein almak
Hamilelikte, Gebelikte İlaç Kullanmak
GEBELİKTE İLAÇ KULLANMAK, HAMİLELİKTE İLAÇ KULLANIMI:
İster reçeteli, ister reçetesiz olsun, hiç bir ilaç insanların %100’ü için her zaman %100 güvenilir değildir ve gebeyken her ilaç aldığınızda iki kişiyi riske attığınızı ve bunların birinin pek kolay incinir olduğunu unutmayın. Bazı ilaçların özellikle gelişmekte olan bebek için tehlikeli olduğu gösterilmiştir ama pek çok ilaç da gebelik boyunca korkusuzca kullanılabilir. Öyle durumlar vardır ki ilaçlar yaşam ve/veya sağlık için mutlaka gereklidir ve kullanılmalıdır. Gebelik sırasında belli bir ilacı beli bir zamanda alıp almamanız, ilacın taşıdığı riskleri ve sağlayacağı yararları tartarak s izin ve hekimin izin beraber karar vermeniz gereken bir şeydir. Kural şudur: ilacı yalnızca hekim tavsiyesiyle ve mutlaka gerekli olduğu zaman alın.
Belirli bir durumda hangi ilacı alabileceğiniz, gebelikte güvenilir ilaçlar konusunda elde edeceğiniz en yeni bilgiye bağlıdır. Güvenilir, muhtemelen güvenilir, muhtemelen güvenilmez ve kesinlikle güvenilmez şeklindeki ölçütler yardımcı olabilir ama bunların çoğu kullanıldığı zaman bile eskimiştir ve güvenilir değildirler. Prospektüslerin ve etiketlerin kullanımı sınırlıdır, fakat ürün güvenilir olsa bile hekim tavsiyesi olmadan gebelikte kullanmamanız için sizi uyaracaktır. S izin için en iyi bilgi kaynağı bu konuda bilgisi olan bir hekim (her hekim gebelikte güvenli ilaç kullanımı ile ilgili değildir) olacaktır.
Reçete dışı ilacın gebelikte kullanımının güvenilir olduğundan eminseniz, bebeğinize bir şekilde zarar verir düşüncesiyle almakta tereddüt etmeyin. Zarar vermeyecektir, ama tedaviyi geciktirmek zarar verebilir.
Gebelik süresince herhangi bir ilaç kullanmanız gerekirse yararını arttırmak ve riskini azaltmak için şu sırayı izleyin:
Hekiminizle görüşerek ilacı en küçük dozlarda mümkün mertebe kısa süreli kullanın.
İlacı size en yararlı olacağı zaman alın. Örneğin soğuk algınlığı ilacını gece almak gibi, böylece uyumanıza da yardımcı olacaktır.
Prospektüsteki veya hakimin verdiği yönergelere dikkatle uyun. Bazı ilaçlar aç karnına, bazısı yemek ya da sütle alınmalıdır. Hekimin izin bir talimatı yoksa, o zaman özelliklerini eczacınıza sorun. İlaç dışı çareleri araştırın ve onları ilaç tedavisini destekleyici olarak kullanın. Örneğin alerji yapabilecek şeyleri mümkün mertebe evinizden çıkarın, Böylece hekiminizin izin yazdığı antihistaminik miktarı da azaltılabilir.
Kapsül ya da tablet içtiğinizde rahat yutabilmeniz için ardından bir dolu bardak su için . Böylelikle yapmanız ilacın midede erimesini ve emilmesini kolaylaştıracaktır. İlacı yatarken içmeyin, ayakta ya da oturarak içerseniz yemek borusundan geçişi daha kolay olacaktır.
Konuyla ilgili aramalar: hamileyken ilaç kullanmanın zararı var mıdır, gebelikte ilaç almak tehlikeli midir? gebeyken hap kullanmak sakıncalı mıdır?
İster reçeteli, ister reçetesiz olsun, hiç bir ilaç insanların %100’ü için her zaman %100 güvenilir değildir ve gebeyken her ilaç aldığınızda iki kişiyi riske attığınızı ve bunların birinin pek kolay incinir olduğunu unutmayın. Bazı ilaçların özellikle gelişmekte olan bebek için tehlikeli olduğu gösterilmiştir ama pek çok ilaç da gebelik boyunca korkusuzca kullanılabilir. Öyle durumlar vardır ki ilaçlar yaşam ve/veya sağlık için mutlaka gereklidir ve kullanılmalıdır. Gebelik sırasında belli bir ilacı beli bir zamanda alıp almamanız, ilacın taşıdığı riskleri ve sağlayacağı yararları tartarak s izin ve hekimin izin beraber karar vermeniz gereken bir şeydir. Kural şudur: ilacı yalnızca hekim tavsiyesiyle ve mutlaka gerekli olduğu zaman alın.
Belirli bir durumda hangi ilacı alabileceğiniz, gebelikte güvenilir ilaçlar konusunda elde edeceğiniz en yeni bilgiye bağlıdır. Güvenilir, muhtemelen güvenilir, muhtemelen güvenilmez ve kesinlikle güvenilmez şeklindeki ölçütler yardımcı olabilir ama bunların çoğu kullanıldığı zaman bile eskimiştir ve güvenilir değildirler. Prospektüslerin ve etiketlerin kullanımı sınırlıdır, fakat ürün güvenilir olsa bile hekim tavsiyesi olmadan gebelikte kullanmamanız için sizi uyaracaktır. S izin için en iyi bilgi kaynağı bu konuda bilgisi olan bir hekim (her hekim gebelikte güvenli ilaç kullanımı ile ilgili değildir) olacaktır.
Reçete dışı ilacın gebelikte kullanımının güvenilir olduğundan eminseniz, bebeğinize bir şekilde zarar verir düşüncesiyle almakta tereddüt etmeyin. Zarar vermeyecektir, ama tedaviyi geciktirmek zarar verebilir.
Gebelik süresince herhangi bir ilaç kullanmanız gerekirse yararını arttırmak ve riskini azaltmak için şu sırayı izleyin:
Hekiminizle görüşerek ilacı en küçük dozlarda mümkün mertebe kısa süreli kullanın.
İlacı size en yararlı olacağı zaman alın. Örneğin soğuk algınlığı ilacını gece almak gibi, böylece uyumanıza da yardımcı olacaktır.
Prospektüsteki veya hakimin verdiği yönergelere dikkatle uyun. Bazı ilaçlar aç karnına, bazısı yemek ya da sütle alınmalıdır. Hekimin izin bir talimatı yoksa, o zaman özelliklerini eczacınıza sorun. İlaç dışı çareleri araştırın ve onları ilaç tedavisini destekleyici olarak kullanın. Örneğin alerji yapabilecek şeyleri mümkün mertebe evinizden çıkarın, Böylece hekiminizin izin yazdığı antihistaminik miktarı da azaltılabilir.
Kapsül ya da tablet içtiğinizde rahat yutabilmeniz için ardından bir dolu bardak su için . Böylelikle yapmanız ilacın midede erimesini ve emilmesini kolaylaştıracaktır. İlacı yatarken içmeyin, ayakta ya da oturarak içerseniz yemek borusundan geçişi daha kolay olacaktır.
Konuyla ilgili aramalar: hamileyken ilaç kullanmanın zararı var mıdır, gebelikte ilaç almak tehlikeli midir? gebeyken hap kullanmak sakıncalı mıdır?
Gebelik Muayenesi
GEBELİK MUAYENESİ:
Gebelik muayenesinde amaç istenenler gebeliğin annenin sağlığını bozmadan sağlıklı bir bebeğin doğumuyla sonlanmasını sağlamaktır. normal gebelik son adet tarihinden sonra ortalama olarak 280 gün veya 40 hafta sürer.
GEBELİK SÜREÇLERİ NELERDİR?
Gebelik klasik olarak 13-14 er haftalık 3 dönemde izlenir. Her döneme trimestır denir.
0-14 hafta=1'nci trimestır
15-28 hafta=2'nci trimestır
29-42 hafta=3'nçü trimestır
DÜZENLİ YAPILACAK TESTLER
1nci Muayene * Gebeliğin tanısı ve görüntülenmesi
* Kan sayımı
* İdrar testleri
* Kan grubu saptanması ve kan uyuşmazlığının saptanması
* Hepatit,bel soğukluğu ve kızamıkçık enfeksiyonları için tarama
* Vajenden örnek alınması
2nci Muayene * Bu muayene 3 aylık iken yapılmalı
* 11-12. haftalarda bebeğin ense kalınlığına ultrasonografi ile bakılır
* Gereğinde bebeğin doğumsal hastalıklarını saptamaya yönelik testler yapılır
* Gereğinde bebek alınabilir
3üncü Muayene * 15-16ncı haftalarda 3'lü tarama testi yapılır.
* Ayrıca gerekli ise gebelik kesesi içinde su alınarak doğumsal hastalıklar saptanabilir
4üncü Muayene * 18-20nci haftalarda ultrasonografi ile doğumsal hastalıklar saptanabilir .
* Gereğinde bebeğin kan örneklemesi yapılır.(kordosentez)
5inci Muayene * 26-28nci haftalarda oral glukoz tarama testi ile şeker hastalığı saptanabilir.
* Kan uyuşmazlığı için aşılama yapılır .
* Kan sayımı yapılır.
6ncı Muayene * 32-36ncı haftada bebeğin gelişimi ve gebelik kesesi içindeki pozisyonu incelenir.
Bunların yanı sıra her muayenede; Tam kan, nabız, kilo artışı, ultrasound ile gerekli ölçümler ve vücu tta oluşacak şişliklere bakılır.
DÜZENLİ MUAYENE SIKLIĞI NE OLMALIDIR?
Muayene sıklığı ilk 28 hafta için 4 haftada bir, 28-36'ncıhaftalar arasında 2 haftada bir 36'ncı haftadan sonra ise haftada bir defa yapılır. Aynı zamanda her ay idrar tetkikleri, 2 ayda bir ise kan ölçümleri yapılmalıdır.
Gebelik muayenesinde amaç istenenler gebeliğin annenin sağlığını bozmadan sağlıklı bir bebeğin doğumuyla sonlanmasını sağlamaktır. normal gebelik son adet tarihinden sonra ortalama olarak 280 gün veya 40 hafta sürer.
GEBELİK SÜREÇLERİ NELERDİR?
Gebelik klasik olarak 13-14 er haftalık 3 dönemde izlenir. Her döneme trimestır denir.
0-14 hafta=1'nci trimestır
15-28 hafta=2'nci trimestır
29-42 hafta=3'nçü trimestır
DÜZENLİ YAPILACAK TESTLER
1nci Muayene * Gebeliğin tanısı ve görüntülenmesi
* Kan sayımı
* İdrar testleri
* Kan grubu saptanması ve kan uyuşmazlığının saptanması
* Hepatit,bel soğukluğu ve kızamıkçık enfeksiyonları için tarama
* Vajenden örnek alınması
2nci Muayene * Bu muayene 3 aylık iken yapılmalı
* 11-12. haftalarda bebeğin ense kalınlığına ultrasonografi ile bakılır
* Gereğinde bebeğin doğumsal hastalıklarını saptamaya yönelik testler yapılır
* Gereğinde bebek alınabilir
3üncü Muayene * 15-16ncı haftalarda 3'lü tarama testi yapılır.
* Ayrıca gerekli ise gebelik kesesi içinde su alınarak doğumsal hastalıklar saptanabilir
4üncü Muayene * 18-20nci haftalarda ultrasonografi ile doğumsal hastalıklar saptanabilir .
* Gereğinde bebeğin kan örneklemesi yapılır.(kordosentez)
5inci Muayene * 26-28nci haftalarda oral glukoz tarama testi ile şeker hastalığı saptanabilir.
* Kan uyuşmazlığı için aşılama yapılır .
* Kan sayımı yapılır.
6ncı Muayene * 32-36ncı haftada bebeğin gelişimi ve gebelik kesesi içindeki pozisyonu incelenir.
Bunların yanı sıra her muayenede; Tam kan, nabız, kilo artışı, ultrasound ile gerekli ölçümler ve vücu tta oluşacak şişliklere bakılır.
DÜZENLİ MUAYENE SIKLIĞI NE OLMALIDIR?
Muayene sıklığı ilk 28 hafta için 4 haftada bir, 28-36'ncıhaftalar arasında 2 haftada bir 36'ncı haftadan sonra ise haftada bir defa yapılır. Aynı zamanda her ay idrar tetkikleri, 2 ayda bir ise kan ölçümleri yapılmalıdır.
Hamilelikte Egzersiz, Gebelikte Egzersiz Hareketleri
Doktorun onayını alarak gebeliğin 4. ayından itibaren doğuma kadar yapılan gebelik jimnastiklerinin ve düzenli yapılan gevşeme ve nefes alıp verme egzersizlerinin doğum sırasında ve daha sonra faydası büyüktür.Jimnastikler kaslara esneklik kazandırdığı için gebelikte gerilmelerin ve basıncın neden olduğu rahatsızlıkların azaltılmasında ve doğum sırasında kasılmaların daha etkili olmasında yararlıdır. Kasılmalara uyumlu nefes alıp vermek ve gevşemek de gebenin doğumda ekiple işbirliği yapabilmesini, ağrılarla baş edebilmesini ve ağrıları daha az hissetmesini sağlar. Ayrıca plasentaya (çocuğun eşi) giden kan miktarını arttırır ve günlük streslerin yenilmesine yardım eder.
Gebeliğim sırasında egzersiz yapmam doğru mu?
Gebelikte egzersiz genel olarak zararlı değildir fakat bunu önce doktorunuzla konuşmanız daha doğru olacaktır. Gebelikte egzers izin tesirleri konusunda bazı tereddütler olsa bile hafif egzers izin bebek üzerinde kötü tesirleri olduğu gösterilmemiştir. Ayni şekilde iyi tesirleri olduğu da gösterilmemiştir. Fakat hafif egzersiz kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. Eğer ciddi tıbbi bir probleminiz yoksa ve gebeliğiniz sorun olmadan geçiyorsa egzersiz yapmak s izin için iyi olabilir.
Egzersiz programına nasıl başlayabilirim?
Ilk önce doktorunuzla bu durumu görüşmeniz gerekir. Bazı durumlarda egzersiz yapmak size veya bebeğinize zarar verebilir. Eğer doktorunuz da onaylarsa ağrı, nefes darlığı veya aşırı yorgunluğa sebep olmayacak bir egzersiz programına başlayabilirsiniz. Nefes darlığı, aşırı yorgunluk veya huzursuzluk hissetmeniz halinde daha hafif egzersizler yapmanız iyi olacaktır. Daha önceden düzenli şekilde egzersiz yapan biri iseniz gebelikte de buna devam etmeniz kolay olacaktır. Eğer önceden düzenli şekilde spor yapmıyorsanız çok hafif egzersizlerle ise başlamalısınız. Pek çok hanim gebelikte daha hafif egzersizleri tercih ederler.
Hangi çeşit egzersizler iyidir?
En rahat yapılabilecek egzersizler vücudunuzun ek ağırlık taşımasının gerekli olmadığı türden olanlardır. Yüzme ve durağan çevirme türü egzersizler bunlardandır. Yürüme ve hafif aerobik hareketler de iyi tolere edilirler. Koşmak ise gebeliğin erken zamanlarında iyi tolere edilebilirken, daha ileri gebelik haftalarında pek çok gebe kendilerini iyi hissetmedikleri için ya koşunun dozunu azaltmak ya da tamamen kesmek zorunda kalırlar.
Nelere dikkat etmeliyim?
Ağır raket sporları gibi düşmenize veya yaralanmanıza sebep olabilecek sporlardan kaçınmalısınız. Karın bölgenize gelebilecek hafif darbeler bile gebelikte ciddi sonuçlar yaratabilir. Gebeliğin ilk üç ayından sonra sırt üstü yatarak yapacağınız egzersizlerden kaçınmalısınız. Bu bebeğinize gidecek kan miktarını azaltabilir. Uzun süreler ayakta kalmaktan da kaçınılmalıdır. Havanın sıcak olduğu dönemlerde aşırı terlemeyi önlemek amaçlı günün erken saatlerinde ya da geç saatlerinde egzersiz yapılmalıdır. Odada egzersiz yapıyorsanız ortamın iyi havalanmasına özen göstermelisiniz. Bir fan yardımıyla serinleyebilirsiniz. Susuz hissetmeseniz bile bol sıvı almak da diğer önlemler arasındadır. Dengeli beslendiğinizden emin olun. Normal olarak gebeler egzersiz yapmasalar bile her gün 300 kalorilik ek besine gereksinim duyarlar.
Hangi durumlarda doktorumu aramalıyım?
Aniden başlayan veya aşırı karin ağrınız olduğunda, vaginal kanama veya lekelenmeleriniz başladığında ve egzersiz bittikten yarim saat sonra bile geçmeyen kasılmalarınız olması halinde hemen doktorunuzu aramalisiniz. Göğüs agriniz veya agir nefes darligi olmasi halinde de hemen tibbi yardim istemelisiniz.
Nefes Alma Egzersizleri:
Nefes alma egzersizleri için gebeliğin dördüncü ayından itibaren doğuma kadar günde en az bir kez 15-20 dakika ayırmak yeterlidir. Bunun için; Rahat bir yere oturup bağdaş kurabilirsiniz. Otururken kuyruk kemiğini zedelememek ve kalça, bel ağrılarını önlemek için kalçan ızın altını bir yastıkla destekleyebilirsiniz. Yapılacak egzersizleri bu konuda uzman birinden öğrenebilirsiniz. Nefes egzersizini nasıl yapacaksınız? Bunun için;
Burundan nefes alıp ağızdan verin.
Dudaklarınızı hafif büzerek üfler tarzda nefesinizi verin. Üflediğiniz nefesin sesini duymalısınız.
Nefes alıp verme işlemi sırasında içinizden yavaşça dörde kadar sayın ( bu işi s izin için eşiniz de yüksek sesle yapabilir). Egzersizler ilerledikçe nefes alma kapasiteniz artacağından sayma işlemini artırabilirsiniz (beş, altı, yedi...).
Nefes alırken önce karnınızı sonra ciğerlerinizi nefesle doldurun. Karın solunumu yaparken nefesin izin karın duvarlarını gerdiğini hissedin. Karın solunumu gebelikte oluşan kabızlık sorununuzu çözmenize faydalı olur.
Nefes verirken karnınızdan dizinize kadar olan bölgedeki kasların çişinizi yapıyormuş gibi gevşemesini sağlayın.
Nefes alma egzersizleri sırasında ortam gürültüden uzak olmalı; ayrıca gözleriniz kapalı ve yalnızca yaptığınız işe konsantre olmalısınız.
Gevşeme Egzersizleri:
Jimnastik ve nefes egzersizleri arasında ve bitirirken mutlaka gevşeme egzersizi yapılmalıdır. Gevşeme yorulan kasların dinlenmesini, dolaşımının artması ve düzene girmesini sağlar. Bunun için;
Nefes alma ya da jimnastik egzersizinden sonra rahat bir yere uzanın.
Gözlerini kapayın.
Ayak bileğinizden, kafa derinize kadar bütün eklemlerinizi ve kaslarınızı gevşetin. Bunun için isterseniz eşiniz size komut verebilir. (Örneğin sırasıyla ayak parmaklarınızı, ayak bileğinizi, dizinizi, bacağınızı, kalçanızı, poponuzu, belinizi, omuzlarınızı, dirseğinizi, el bileğinizi, parmaklarınızı, kolunuzu, boynunuzu, ağzınızı, yanaklarınız ve kulaklarınızı, kaşlarınız ve göz kapaklarınızı, alnınızı, kafanızı gevşetin) Her noktanın gevşediğini hissedin. Gevşeme hissi uykuda olmak gibidir.
Bu işi sessiz, sakin bir ortamda, başka şeyler düşünmeden, yaptığınız işe konsantre olarak yapın.
Sonra derin bir nefes alarak gözlerinizi açın. Kendinizi dinlenmiş ve çok rahatlamış hissedeceksiniz.
Nefes alıp verme ve gevşeme s izin doğal tepkiniz haline gelinceye kadar sık sık tekrarlayın.
Boyun Hareketliliğini Koruma:
Bağdaş kurularak oturulur, baş her iki yana öne ve arkaya eğilir.. Hareket 10 kez tekrarlanır.
Boyun Arka Grup Kaslarını Germe:
Bağdaş kurularak oturulur, her iki el başın arkasında birlestirilir..ellerin yardımı ile baş göğüse degdirilir..bu pozisyonda 10 a kadar sayılır..böylece boynun arka ve üst kısmındaki kaslar gerilir..hareket 5 kez tekrarlanıir..
Göğüs Kaslarını Germe:
Bağdaş kurularak oturulur her iki el ensede birlestirilir..dirsekler geriye çekilerek göğüs kasları gerilir.. 10a kadar sayılır..hareket 5 kez tekrarlanır..
Omuz Ve Göğüs Kaslarını Güçlendirme:
Bağdaş kurulur.. Eller burun hizasında birleştirilir..10 a kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Sırt Kaslarını Germe:
Oturularak bir omuz karşı dize değdirilmeye çalısılır..10 kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Karın Ve Bacak Kaslarını Güçlendirme:
Duvara yaslanılır, bacaklar birbirinin yanında ve duvardan 25 cm uzaktadırlar..karın içeri çekilerek duvara yaslanılır..bu pozisyonda yavaşça duvarda kayılır ve dizler çömelir..sonra yavaşça doğrulunur..bu sırada nefes tutulmaz..5 kez tekrarlanır..
Karın Kaslarını Güçlendirme:
Sırtüstü yatılır..dizler kıvrılarak ayaklar yere basar..her iki el öne doğru uzanarak kürek kemikleri yerden kalkacak şekilde doğrulunur..5 e kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte egzersiz hareketleri , hamilelikte egzersizler , gebelikte egzersiz hareketleri , jimnastik hareketleri
Gebeliğim sırasında egzersiz yapmam doğru mu?
Gebelikte egzersiz genel olarak zararlı değildir fakat bunu önce doktorunuzla konuşmanız daha doğru olacaktır. Gebelikte egzers izin tesirleri konusunda bazı tereddütler olsa bile hafif egzers izin bebek üzerinde kötü tesirleri olduğu gösterilmemiştir. Ayni şekilde iyi tesirleri olduğu da gösterilmemiştir. Fakat hafif egzersiz kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. Eğer ciddi tıbbi bir probleminiz yoksa ve gebeliğiniz sorun olmadan geçiyorsa egzersiz yapmak s izin için iyi olabilir.
Egzersiz programına nasıl başlayabilirim?
Ilk önce doktorunuzla bu durumu görüşmeniz gerekir. Bazı durumlarda egzersiz yapmak size veya bebeğinize zarar verebilir. Eğer doktorunuz da onaylarsa ağrı, nefes darlığı veya aşırı yorgunluğa sebep olmayacak bir egzersiz programına başlayabilirsiniz. Nefes darlığı, aşırı yorgunluk veya huzursuzluk hissetmeniz halinde daha hafif egzersizler yapmanız iyi olacaktır. Daha önceden düzenli şekilde egzersiz yapan biri iseniz gebelikte de buna devam etmeniz kolay olacaktır. Eğer önceden düzenli şekilde spor yapmıyorsanız çok hafif egzersizlerle ise başlamalısınız. Pek çok hanim gebelikte daha hafif egzersizleri tercih ederler.
Hangi çeşit egzersizler iyidir?
En rahat yapılabilecek egzersizler vücudunuzun ek ağırlık taşımasının gerekli olmadığı türden olanlardır. Yüzme ve durağan çevirme türü egzersizler bunlardandır. Yürüme ve hafif aerobik hareketler de iyi tolere edilirler. Koşmak ise gebeliğin erken zamanlarında iyi tolere edilebilirken, daha ileri gebelik haftalarında pek çok gebe kendilerini iyi hissetmedikleri için ya koşunun dozunu azaltmak ya da tamamen kesmek zorunda kalırlar.
Nelere dikkat etmeliyim?
Ağır raket sporları gibi düşmenize veya yaralanmanıza sebep olabilecek sporlardan kaçınmalısınız. Karın bölgenize gelebilecek hafif darbeler bile gebelikte ciddi sonuçlar yaratabilir. Gebeliğin ilk üç ayından sonra sırt üstü yatarak yapacağınız egzersizlerden kaçınmalısınız. Bu bebeğinize gidecek kan miktarını azaltabilir. Uzun süreler ayakta kalmaktan da kaçınılmalıdır. Havanın sıcak olduğu dönemlerde aşırı terlemeyi önlemek amaçlı günün erken saatlerinde ya da geç saatlerinde egzersiz yapılmalıdır. Odada egzersiz yapıyorsanız ortamın iyi havalanmasına özen göstermelisiniz. Bir fan yardımıyla serinleyebilirsiniz. Susuz hissetmeseniz bile bol sıvı almak da diğer önlemler arasındadır. Dengeli beslendiğinizden emin olun. Normal olarak gebeler egzersiz yapmasalar bile her gün 300 kalorilik ek besine gereksinim duyarlar.
Hangi durumlarda doktorumu aramalıyım?
Aniden başlayan veya aşırı karin ağrınız olduğunda, vaginal kanama veya lekelenmeleriniz başladığında ve egzersiz bittikten yarim saat sonra bile geçmeyen kasılmalarınız olması halinde hemen doktorunuzu aramalisiniz. Göğüs agriniz veya agir nefes darligi olmasi halinde de hemen tibbi yardim istemelisiniz.
Nefes Alma Egzersizleri:
Nefes alma egzersizleri için gebeliğin dördüncü ayından itibaren doğuma kadar günde en az bir kez 15-20 dakika ayırmak yeterlidir. Bunun için; Rahat bir yere oturup bağdaş kurabilirsiniz. Otururken kuyruk kemiğini zedelememek ve kalça, bel ağrılarını önlemek için kalçan ızın altını bir yastıkla destekleyebilirsiniz. Yapılacak egzersizleri bu konuda uzman birinden öğrenebilirsiniz. Nefes egzersizini nasıl yapacaksınız? Bunun için;
Burundan nefes alıp ağızdan verin.
Dudaklarınızı hafif büzerek üfler tarzda nefesinizi verin. Üflediğiniz nefesin sesini duymalısınız.
Nefes alıp verme işlemi sırasında içinizden yavaşça dörde kadar sayın ( bu işi s izin için eşiniz de yüksek sesle yapabilir). Egzersizler ilerledikçe nefes alma kapasiteniz artacağından sayma işlemini artırabilirsiniz (beş, altı, yedi...).
Nefes alırken önce karnınızı sonra ciğerlerinizi nefesle doldurun. Karın solunumu yaparken nefesin izin karın duvarlarını gerdiğini hissedin. Karın solunumu gebelikte oluşan kabızlık sorununuzu çözmenize faydalı olur.
Nefes verirken karnınızdan dizinize kadar olan bölgedeki kasların çişinizi yapıyormuş gibi gevşemesini sağlayın.
Nefes alma egzersizleri sırasında ortam gürültüden uzak olmalı; ayrıca gözleriniz kapalı ve yalnızca yaptığınız işe konsantre olmalısınız.
Gevşeme Egzersizleri:
Jimnastik ve nefes egzersizleri arasında ve bitirirken mutlaka gevşeme egzersizi yapılmalıdır. Gevşeme yorulan kasların dinlenmesini, dolaşımının artması ve düzene girmesini sağlar. Bunun için;
Nefes alma ya da jimnastik egzersizinden sonra rahat bir yere uzanın.
Gözlerini kapayın.
Ayak bileğinizden, kafa derinize kadar bütün eklemlerinizi ve kaslarınızı gevşetin. Bunun için isterseniz eşiniz size komut verebilir. (Örneğin sırasıyla ayak parmaklarınızı, ayak bileğinizi, dizinizi, bacağınızı, kalçanızı, poponuzu, belinizi, omuzlarınızı, dirseğinizi, el bileğinizi, parmaklarınızı, kolunuzu, boynunuzu, ağzınızı, yanaklarınız ve kulaklarınızı, kaşlarınız ve göz kapaklarınızı, alnınızı, kafanızı gevşetin) Her noktanın gevşediğini hissedin. Gevşeme hissi uykuda olmak gibidir.
Bu işi sessiz, sakin bir ortamda, başka şeyler düşünmeden, yaptığınız işe konsantre olarak yapın.
Sonra derin bir nefes alarak gözlerinizi açın. Kendinizi dinlenmiş ve çok rahatlamış hissedeceksiniz.
Nefes alıp verme ve gevşeme s izin doğal tepkiniz haline gelinceye kadar sık sık tekrarlayın.
Boyun Hareketliliğini Koruma:
Bağdaş kurularak oturulur, baş her iki yana öne ve arkaya eğilir.. Hareket 10 kez tekrarlanır.
Boyun Arka Grup Kaslarını Germe:
Bağdaş kurularak oturulur, her iki el başın arkasında birlestirilir..ellerin yardımı ile baş göğüse degdirilir..bu pozisyonda 10 a kadar sayılır..böylece boynun arka ve üst kısmındaki kaslar gerilir..hareket 5 kez tekrarlanıir..
Göğüs Kaslarını Germe:
Bağdaş kurularak oturulur her iki el ensede birlestirilir..dirsekler geriye çekilerek göğüs kasları gerilir.. 10a kadar sayılır..hareket 5 kez tekrarlanır..
Omuz Ve Göğüs Kaslarını Güçlendirme:
Bağdaş kurulur.. Eller burun hizasında birleştirilir..10 a kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Sırt Kaslarını Germe:
Oturularak bir omuz karşı dize değdirilmeye çalısılır..10 kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Karın Ve Bacak Kaslarını Güçlendirme:
Duvara yaslanılır, bacaklar birbirinin yanında ve duvardan 25 cm uzaktadırlar..karın içeri çekilerek duvara yaslanılır..bu pozisyonda yavaşça duvarda kayılır ve dizler çömelir..sonra yavaşça doğrulunur..bu sırada nefes tutulmaz..5 kez tekrarlanır..
Karın Kaslarını Güçlendirme:
Sırtüstü yatılır..dizler kıvrılarak ayaklar yere basar..her iki el öne doğru uzanarak kürek kemikleri yerden kalkacak şekilde doğrulunur..5 e kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte egzersiz hareketleri , hamilelikte egzersizler , gebelikte egzersiz hareketleri , jimnastik hareketleri
Hamilelikte, Gebelikte Aşı Olmak
Gebelikte Aşı, Hamilelikte Aşı Olmak Sakıncalı mıdır?
Hamilelik sürecimizde aşı olmaktan kaçınmak gerekir. Ölü bakteriler ve virüsler içeren aşıların dölüte zarar vermesi konu başlığı değildir; fakat canlı ya da zayıflatılmış mikroplardan yapılan aşılar, kötü sonuçlar doğrurabileceklerinden kesinlikle uygulanmamalıdır. En iyisi, mecbur kalmadıkça gebelikte hiç bir aşı yaptırmamaktır.
Hamilelik sürecimizde aşı olmaktan kaçınmak gerekir. Ölü bakteriler ve virüsler içeren aşıların dölüte zarar vermesi konu başlığı değildir; fakat canlı ya da zayıflatılmış mikroplardan yapılan aşılar, kötü sonuçlar doğrurabileceklerinden kesinlikle uygulanmamalıdır. En iyisi, mecbur kalmadıkça gebelikte hiç bir aşı yaptırmamaktır.
Hamilelikte, Gebelikte Cep Telefonu Kullanmak
Hamilelikte Cep Telefonu Kullanmak, Gebelikte Cep Telefonu Kullanmak Bebeğe Zarar Verir mi?
Yaklaşık olarak 12-13 yıldır kullanılan bu teknoloji için "canlı hücrelere hiç bir olumsuz bir etkisi yoktur" demek şu anki bilgilere göre mümkün olmamakla beraber, şu ana kadar biriken bilimsel veriler arasında insanların bu teknolojiden vazgeçmelerini gerektirecek kadar ciddi sorunlar bildirilmiş değil.
Yine de cep telefonlarını her zaman bazı kurallara uyarak kullanmakta fayda var. Bu kuralların en önemlileri arasında cep telefonuyla gereksiz yere uzun süreler konuşmamak, cep telefonunu kalbin üzerinde bulundurmamak (bu, özellikle kalp hastaları ve pacemaker (kalp pili) kullananlar için çok önemli), gebelik sürecinde telefonu karın bölgesinden uzak bir yerde bulundurmak, küçük çocukların cep telefonlarını kullanmasını engellemek sayılabilir.
Yaklaşık olarak 12-13 yıldır kullanılan bu teknoloji için "canlı hücrelere hiç bir olumsuz bir etkisi yoktur" demek şu anki bilgilere göre mümkün olmamakla beraber, şu ana kadar biriken bilimsel veriler arasında insanların bu teknolojiden vazgeçmelerini gerektirecek kadar ciddi sorunlar bildirilmiş değil.
Yine de cep telefonlarını her zaman bazı kurallara uyarak kullanmakta fayda var. Bu kuralların en önemlileri arasında cep telefonuyla gereksiz yere uzun süreler konuşmamak, cep telefonunu kalbin üzerinde bulundurmamak (bu, özellikle kalp hastaları ve pacemaker (kalp pili) kullananlar için çok önemli), gebelik sürecinde telefonu karın bölgesinden uzak bir yerde bulundurmak, küçük çocukların cep telefonlarını kullanmasını engellemek sayılabilir.
Gebelikte Banyo, Hamilelikte Banyo
Gebelikte Banyo, Hamilelikte Banyo Nasıl Yapılır?
Yirmi otuz sene önce hekimlerin çoğu küvetteki kirli suyun vajinadan rahme çıkacağına ve enfeksiyona neden olacağına inanıyordu. Daha fazla araştırma yapmak gerekli olsa bugün hekimler zorlanmadıkça suyun vajinaya girmediğine inanıyorlar; bu durumda banyo suyundan enfeksiyon kapma kaygısı da yersiz. Vajinaya su kaçsa bile rahim ağzında rahme girişi engelleyen sümüksü tıkaç bebeği çevreleyen zarları, suyu ve bebeğin kendisini enfeksiyonlardan korur. Buna dayanarak çoğu doktor normal gebeliklerde su kesesi yırtılıncaya dek banyoya izin vermektedir. Doğum başlayana dek duş yapmaya izin vardır.
Bununla birlikte, duş ve banyo tümüyle risksiz değildir; öncelikle de son ayda kayıp düşme olasılığı fazlayken. Böyle bir kazayı önlemek için küvete dikkatli girin, zeminin kaymasını engellemek için önlem alın ve mümkünse küvete girip çıkarken size yardım edecek birini bulun.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte banyo yapımı
Yirmi otuz sene önce hekimlerin çoğu küvetteki kirli suyun vajinadan rahme çıkacağına ve enfeksiyona neden olacağına inanıyordu. Daha fazla araştırma yapmak gerekli olsa bugün hekimler zorlanmadıkça suyun vajinaya girmediğine inanıyorlar; bu durumda banyo suyundan enfeksiyon kapma kaygısı da yersiz. Vajinaya su kaçsa bile rahim ağzında rahme girişi engelleyen sümüksü tıkaç bebeği çevreleyen zarları, suyu ve bebeğin kendisini enfeksiyonlardan korur. Buna dayanarak çoğu doktor normal gebeliklerde su kesesi yırtılıncaya dek banyoya izin vermektedir. Doğum başlayana dek duş yapmaya izin vardır.
Bununla birlikte, duş ve banyo tümüyle risksiz değildir; öncelikle de son ayda kayıp düşme olasılığı fazlayken. Böyle bir kazayı önlemek için küvete dikkatli girin, zeminin kaymasını engellemek için önlem alın ve mümkünse küvete girip çıkarken size yardım edecek birini bulun.
Konuyla ilgili aramalar: hamilelikte banyo yapımı
Lipoliz Nedir?
LİPOLİZ NEDİR?
Bazı kişilerde kiloları fazla olmadığı halde belirli bölgelerde aşırı yağ birikiyor. Çene altı(gıdık),yanaklar, bacak, kalça, karın, bel yan tarafları yağ birikmesine yatkın yerlerdir.Diyetle ve sporla erimeyen yağları eritmek için, ayrıca bölgesel zayıflama ve sellülit sorunları için soya lesitini enjeksiyon yöntemi uygulanıyor.Bu yöntem 1995 yılında Brezilyada uygulanmıştır.Son sürecin en gözde bölgesel zayıflatma yöntemlerinden olan lipoliz(lipoterapi) yönteminde en önemli etken maddesi fosfatidil kolin(lesitin) olan bir ilaç karışımı kullanılıyor. Lesitin canlılar için hayati bir önem taşır. Yaşayan tüm hücrelerde bulunur ve yaşamsal aktivitelerin hepsinde rol alır. Yaklaşık 15 seneden beri tıpta yüksek kolestrolü düşürmek için kullanılan bu ilaç, göz çevresinde yerleşen ve bir çok tedaviye cevap vermeyen sarımsı yağ bezlerin içerisine enjekte edildiğinde onları küçülttüğü ve erittiği görülmüştür. Bu sonuçlardan yola çıkarak vücu tta istenmeyen bölgelerde biriken yağ fazlalıkların eritilmesinde kullanılabileceği düşünülmüştür. Kişilerde yağ birikmesi özellikle çene altında(gıdık),yanaklarda,belin yan tarafıları, göbek, bacak ve diz içleri, kolun arka bölümünde oluyor. Fosfatidil kolin soyadan elde edilen bir madde olup alkolik siroz ve kolesterol yüksekliği gibi durumlarda kullanılıyor,karaciğeri yenileme özelliği olduğu düşünülüyor. Vücu tta genel zayıflamadan çok özellikle bazı bölgelere yerleşen yağları eritmek için kullanılıyor. Ayrıca her türlü yağ bezesini küçültmede bu yöntem denenebilir. Bu yöntem mezoterapi uygulamasına benzeyen bir şekilde yağ fazlalıklarını eritmek amaçlı istenilen bölgelere, çok ince uçlu bir iğne ile ilaç enjeksiyonu şeklinde gerçekleşiyor. Fosfatidil kolin dışında L-karnitin, kollajenaz ve diğer maddeler lipoliz uygulanacak bölgeye göre çeşitli oranlarda ekleniyor.Gözaltı torbaları yağdan oluşuyorsa ve gıdık bölgesinde yağ birikmesi varsa bu yöntem uygulanabilir.
LİPOLİZ NASIL ETKİLER?
Fosfatidil kolin enjekte edildikten sonra yağ hücrelerinde hücre zarı geçirgenliğini değiştiriyor. Bu bazen yağ hücrelerinin tamamen deforme olup ortadan kalkmasına bazende hücre zarının geçirgenliğini artırarak yağ içeriğinin hücre dışına çıkmasına neden olur. Hücre duvarındaki farklılık ve erimeler neticesinde liposuctiona benzeyen bir etki elde edilir. Lipoliz seans sayıları ve aralıkları konusunda değişik birkaç metot mevcuttur, bazen seans araları kısa tutularak (2-4haftada bir) ortalama olarak 4-8 seans uygulanabilirken bazen birkaç seansta verilecek toplam ilaç konsantre halde daha az sayıda seansta uygulanabilir (2 ayda bir uygulama). Çok konsantre ve az seans sayısı tercih edilmediği gibi kısa süreler içersinde yapılan uygulamalar da tercih edilmeyebiliyor. Genellikle 2–4 haftada bir ve bireyin problemine göre 3–6 seans şeklinde uygulanıyor.
LİPOLİZDEN SONRA BEKLENİLEN BELİRTİLER NELERDİR?
Bu uygulama çok ağrılı bir yöntem değildir. Mezoterapi iğnesini benzeyen epey ince uçlu bir iğne ile uygulama yapılır.
Uygulama yapılan bölgede kızarıklık, hassasiyet, kaşınma, şişme,hafif ısı artışı ve bazen küçük morarmalar görülebilir, bu durum ortalama olarak 3–5 gün sürer fakat dördüncü günden sonra şaşırtıcı şekilde geçer.
ETKİ NE ZAMAN BAŞLAR? KAÇ SEANS SÜRER?
Lipoliz etkisi izlenerek en az 2 hafta aralıklarla yapılmalı, ilk seansın sonuçları ise 2–3 haftadan sonra görülmeye başlar, ama erime çok daha uzun süre devam eder, seans sayısı kişiden kişiye göre değişmekle beraber 3-6 defa uygulanabilir. Bir defada kullanılan ilaç miktarı ve yağ kitlesinin yerleşim yeri ve büyüklüğüne göre değişir. (2 ayda bir uygulamada 4 seansta verilen ilaçın tamamı aynı seansta uygulanıyor)
YAN ETKİSİ VARMIDIR?
Yaklaşık 10 yıldan beri kolestrolü düşürmek ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bu ilacın sağlık açısında herhangi bir yanetkisi yok ve birçok ülkede uygulanmaktadır.
EN ÇOK HANGİ BÖLGELER UYGULANIR?
Bölgesel yağ birikimlerini kalıcı olarak yok etmek için yararlanabileceğiniz lipoliz yöntem bir kilo verme yöntemi değildir. Doğum sonrası geri kalan yağ kitleleri, kol, bacak, boyun, karın, kalça yağları ve sellülit vakalarında özellikle diyet,spor ve bazı ilaçlarla desteklenirse epey başarılıdır.
Başlangıç aşamasında bireyin kilosu fazla ise zayıflaması gerekir.
ÖZEL DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
Lipoliz ile beraber kişi kilo vermek istiyorsa sağlıklı beslenmesi ve diyet uygulaması gerekir, çünkü bu yöntem kilo kaybından çok bazı bölgelerde yerleşen yağ fazlalıklarının eritilmesinde uygulanan bir yöntemdir.Uygulanan ilaçlar doğrudan yağ dokusuna etki eder.Uygulamadan 2 gün önce ve bir hafta sonrasındaki dönemde alkol alınmamasında ayrıca düşük kalorili ve yağsız gıdayla beslenmekte fayda var.
KİMLERE UYGULANMAZ?
Hamilelere, şeker hastaları ve kalp rahatsızlığı olanlara, kanser hastaları ve daha önce ağır bir karaciğer sorunu yaşayanlara uygulanmaz.
LİPOLİZ İLE DİĞER ALTERNATİFLERİ ARASINDAKi FARKLAR
1.Lipolizde yağların erimesi ve vücuttan atılması kendi doğal süreci ile gerçekleşir ve cerrahi yöntemlerde olduğu halde ameliyata gerek yok.Bu yöntem yavaş fakat uzun süreli etki eder.
2.Lipoliz yönteminde günlük yaşamınız etkilenmez, evde oturmanızı gerek yok, cerrahi yöntemlerde görülen morluk ve şişliklerin uzun sürmesi gibi bir durum kesinlikle konu başlığı değildir.
3.Lipolizi uygulanan bölgelerde yağ hücreleri kısmen yok olur, dokular ameliyattaki kadar hasar görmediğinden daha doğal görünür.
En sık sorulan sorular:
Kaç seans uygulamak gerekir?
Kişinin problemine göre seans sayısı değişir, ortalama olarak 3–6 seans.
Ağrı yapar mı?
Uygulama sırasında ağrı olmaz, bazen uygulamadan sonraki kısa bir sürede iğne yerlerinde hafif bir ağrı olabilir 1–3 günde geçer.
Her hangi bir yan etkisi var mı?
Uzaman hekim ve bu konuda eğitim ve tecrübesi olan kişiler tarafından uygulandığında her hangi bir yan etkisi olmaz.
Hangi durumlarda etkili bir yöntem?
Bölgesel yağlanmanın tedavisinde çene altı, yanak, bel, göbek, basen, diz iç kısımlar.
Kaynak: dr kemal ekberoglu
Konuyla ilgili aramalar: lipoliz nedir , lipoliz ne demek
Bazı kişilerde kiloları fazla olmadığı halde belirli bölgelerde aşırı yağ birikiyor. Çene altı(gıdık),yanaklar, bacak, kalça, karın, bel yan tarafları yağ birikmesine yatkın yerlerdir.Diyetle ve sporla erimeyen yağları eritmek için, ayrıca bölgesel zayıflama ve sellülit sorunları için soya lesitini enjeksiyon yöntemi uygulanıyor.Bu yöntem 1995 yılında Brezilyada uygulanmıştır.Son sürecin en gözde bölgesel zayıflatma yöntemlerinden olan lipoliz(lipoterapi) yönteminde en önemli etken maddesi fosfatidil kolin(lesitin) olan bir ilaç karışımı kullanılıyor. Lesitin canlılar için hayati bir önem taşır. Yaşayan tüm hücrelerde bulunur ve yaşamsal aktivitelerin hepsinde rol alır. Yaklaşık 15 seneden beri tıpta yüksek kolestrolü düşürmek için kullanılan bu ilaç, göz çevresinde yerleşen ve bir çok tedaviye cevap vermeyen sarımsı yağ bezlerin içerisine enjekte edildiğinde onları küçülttüğü ve erittiği görülmüştür. Bu sonuçlardan yola çıkarak vücu tta istenmeyen bölgelerde biriken yağ fazlalıkların eritilmesinde kullanılabileceği düşünülmüştür. Kişilerde yağ birikmesi özellikle çene altında(gıdık),yanaklarda,belin yan tarafıları, göbek, bacak ve diz içleri, kolun arka bölümünde oluyor. Fosfatidil kolin soyadan elde edilen bir madde olup alkolik siroz ve kolesterol yüksekliği gibi durumlarda kullanılıyor,karaciğeri yenileme özelliği olduğu düşünülüyor. Vücu tta genel zayıflamadan çok özellikle bazı bölgelere yerleşen yağları eritmek için kullanılıyor. Ayrıca her türlü yağ bezesini küçültmede bu yöntem denenebilir. Bu yöntem mezoterapi uygulamasına benzeyen bir şekilde yağ fazlalıklarını eritmek amaçlı istenilen bölgelere, çok ince uçlu bir iğne ile ilaç enjeksiyonu şeklinde gerçekleşiyor. Fosfatidil kolin dışında L-karnitin, kollajenaz ve diğer maddeler lipoliz uygulanacak bölgeye göre çeşitli oranlarda ekleniyor.Gözaltı torbaları yağdan oluşuyorsa ve gıdık bölgesinde yağ birikmesi varsa bu yöntem uygulanabilir.
LİPOLİZ NASIL ETKİLER?
Fosfatidil kolin enjekte edildikten sonra yağ hücrelerinde hücre zarı geçirgenliğini değiştiriyor. Bu bazen yağ hücrelerinin tamamen deforme olup ortadan kalkmasına bazende hücre zarının geçirgenliğini artırarak yağ içeriğinin hücre dışına çıkmasına neden olur. Hücre duvarındaki farklılık ve erimeler neticesinde liposuctiona benzeyen bir etki elde edilir. Lipoliz seans sayıları ve aralıkları konusunda değişik birkaç metot mevcuttur, bazen seans araları kısa tutularak (2-4haftada bir) ortalama olarak 4-8 seans uygulanabilirken bazen birkaç seansta verilecek toplam ilaç konsantre halde daha az sayıda seansta uygulanabilir (2 ayda bir uygulama). Çok konsantre ve az seans sayısı tercih edilmediği gibi kısa süreler içersinde yapılan uygulamalar da tercih edilmeyebiliyor. Genellikle 2–4 haftada bir ve bireyin problemine göre 3–6 seans şeklinde uygulanıyor.
LİPOLİZDEN SONRA BEKLENİLEN BELİRTİLER NELERDİR?
Bu uygulama çok ağrılı bir yöntem değildir. Mezoterapi iğnesini benzeyen epey ince uçlu bir iğne ile uygulama yapılır.
Uygulama yapılan bölgede kızarıklık, hassasiyet, kaşınma, şişme,hafif ısı artışı ve bazen küçük morarmalar görülebilir, bu durum ortalama olarak 3–5 gün sürer fakat dördüncü günden sonra şaşırtıcı şekilde geçer.
ETKİ NE ZAMAN BAŞLAR? KAÇ SEANS SÜRER?
Lipoliz etkisi izlenerek en az 2 hafta aralıklarla yapılmalı, ilk seansın sonuçları ise 2–3 haftadan sonra görülmeye başlar, ama erime çok daha uzun süre devam eder, seans sayısı kişiden kişiye göre değişmekle beraber 3-6 defa uygulanabilir. Bir defada kullanılan ilaç miktarı ve yağ kitlesinin yerleşim yeri ve büyüklüğüne göre değişir. (2 ayda bir uygulamada 4 seansta verilen ilaçın tamamı aynı seansta uygulanıyor)
YAN ETKİSİ VARMIDIR?
Yaklaşık 10 yıldan beri kolestrolü düşürmek ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bu ilacın sağlık açısında herhangi bir yanetkisi yok ve birçok ülkede uygulanmaktadır.
EN ÇOK HANGİ BÖLGELER UYGULANIR?
Bölgesel yağ birikimlerini kalıcı olarak yok etmek için yararlanabileceğiniz lipoliz yöntem bir kilo verme yöntemi değildir. Doğum sonrası geri kalan yağ kitleleri, kol, bacak, boyun, karın, kalça yağları ve sellülit vakalarında özellikle diyet,spor ve bazı ilaçlarla desteklenirse epey başarılıdır.
Başlangıç aşamasında bireyin kilosu fazla ise zayıflaması gerekir.
ÖZEL DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
Lipoliz ile beraber kişi kilo vermek istiyorsa sağlıklı beslenmesi ve diyet uygulaması gerekir, çünkü bu yöntem kilo kaybından çok bazı bölgelerde yerleşen yağ fazlalıklarının eritilmesinde uygulanan bir yöntemdir.Uygulanan ilaçlar doğrudan yağ dokusuna etki eder.Uygulamadan 2 gün önce ve bir hafta sonrasındaki dönemde alkol alınmamasında ayrıca düşük kalorili ve yağsız gıdayla beslenmekte fayda var.
KİMLERE UYGULANMAZ?
Hamilelere, şeker hastaları ve kalp rahatsızlığı olanlara, kanser hastaları ve daha önce ağır bir karaciğer sorunu yaşayanlara uygulanmaz.
LİPOLİZ İLE DİĞER ALTERNATİFLERİ ARASINDAKi FARKLAR
1.Lipolizde yağların erimesi ve vücuttan atılması kendi doğal süreci ile gerçekleşir ve cerrahi yöntemlerde olduğu halde ameliyata gerek yok.Bu yöntem yavaş fakat uzun süreli etki eder.
2.Lipoliz yönteminde günlük yaşamınız etkilenmez, evde oturmanızı gerek yok, cerrahi yöntemlerde görülen morluk ve şişliklerin uzun sürmesi gibi bir durum kesinlikle konu başlığı değildir.
3.Lipolizi uygulanan bölgelerde yağ hücreleri kısmen yok olur, dokular ameliyattaki kadar hasar görmediğinden daha doğal görünür.
En sık sorulan sorular:
Kaç seans uygulamak gerekir?
Kişinin problemine göre seans sayısı değişir, ortalama olarak 3–6 seans.
Ağrı yapar mı?
Uygulama sırasında ağrı olmaz, bazen uygulamadan sonraki kısa bir sürede iğne yerlerinde hafif bir ağrı olabilir 1–3 günde geçer.
Her hangi bir yan etkisi var mı?
Uzaman hekim ve bu konuda eğitim ve tecrübesi olan kişiler tarafından uygulandığında her hangi bir yan etkisi olmaz.
Hangi durumlarda etkili bir yöntem?
Bölgesel yağlanmanın tedavisinde çene altı, yanak, bel, göbek, basen, diz iç kısımlar.
Kaynak: dr kemal ekberoglu
Konuyla ilgili aramalar: lipoliz nedir , lipoliz ne demek
Vulvoplasti Onam Formu
Vulvoplasti Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız
KADIN DIŞ GENİTAL ORGAN DÜZELTME AMELİYATI HAKKINDA İZİN VE BİLGİLENDİRME FORMU
Kadın genital organın küçük dudaklarının, büyük dudaklarına göre fazla önde olması hem görüntü açısından, hem de hijyenik açıdan sorunlar yaratabilen bir durumdur. Cerrahi girişim gerektirecek boyutlarda olması durumunda işlem genel anestezi veya sedasyonla lokal anestezi altında yapılabilecek, küçük işlemler grubundandır. Burada amaçlanan küçük dudakların uzun bölümünün çıkarılması ve geride kalan dokunun düzgün bir şekilde kapatılmasıdır. Küçük dudakların küçültülmesi kadın genital organının vajina açıklığındaki aşırı derinin giderilmesi için yapılan bir ameliyattır. Bazen labia minoraların büyük olması cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabilir veya giyim kuşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Bazılarıda bu görüntünün rahatsız edici olduğunu düşünebilir. İyileşme süreci sonunda kişilerin giyim kuşam açısından daha rahat olmaları ve cinsel ilişki sırasında sıkıntı yaşamamaları hedeflenir.
Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir. Ayrıca ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır.
Ameliyat öncesinde yapılacak küçültme miktarı planlanır ve çizilir. İşlem bölgesine kanamayı engelleyecek ve ağrıyı giderecek bir lokal anestezik ve damar büzücü ilaç enjekte edilerek işlem gerçekleştirilir. İşlem sırasında kullanılan iplikler genellikle çıkarılması gerekmeyen ipliklerdir.İşlemden sonra ameliyat bölgesinde ilk 48 saat ödem, gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bunu engellemek için soğuk tatbiki, bölgenin ılık suyla yıkanması ve antiseptik solüsyonlar kullanılması gerekebilir. İşlem sonrasında da antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Genellikle 3. günden itibaren ameliyat bölgesindeki gerginlik azalmaya başlar, hareketler kolaylaşır. 1. haftadan sonrada günlük yaşam aktivitelerine çok büyük oranda dönülür. Cinsel ilişkiye girilmesi 3. haftadan önce önerilmez. Yine bu dönemde bölgenin sık sık yıkanarak nemlendirilmesinde fayda vardır. İşlemden sonra 5-6 aya varabilen, zaman zaman batma, yanma hissi; dikiş hattı üzerinde kaşıntı, kızarıklık doğaldır.
Bu işlemle ilgili karşılaşılabilecek komplikasyonlar şu şekilde özetlenebilir;
Erken Dönem:
* Kanama: Genellikle işlem sırasında koter yardımıyla kanama odakları kontrol altına alınır. Buna rağmen erken dönemde bir travma oluşması bölgede yeni bir kanama oluşmasına yol açabilir ve nadiren müdahale gerektirebilir.
* Enfeksiyon: Bu bölge mikroorganizmalardan çok zengin bir bölgedir. Aynı şekilde kan dolaşımı acısından da zengin bir bölge olduğunda enfeksiyonla çok karşılaşılmaz. Temiz tutulması, önerilen antiseptiklerin kullanılması enfeksiyon görülme ihtimalini azaltır.
* Yara ayrışması: Erken dönemde aşırı bir gerginlik, enfeksiyon ya da travma bu bölgede yara ayrışmasına yol açabilir. Genellikle pansumanlarla kapatılabilecek boyutlardadır. Nadiren yeniden dikilmesini gerektiren bir yara ayrışmasıyla da karşılaşılabilir. Bu daha çok diyabet ve kanser gibi yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin varlığında söz konusudur.
Geç Dönem:
* Ağrılı olması nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanması: Son derece nadir bir durumdur. Bazen psikolojik nedenlerle oluşabilir. İlk aylarda nedbenin yarattığı gerginlik ve ağrı nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanabilir. Ama birkaç ay geçtikten sonra genellikle böyle bir problem beklenmez.
* Geç dönemde yaşanabilecek diğer bir sıkıntı küçük dudakları boyunun ayarlanmasıyla ilgili uzun ya da kısa kalması durumudur. Bu iyi bir planlama ile önlenebilir.
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.
Konuyla ilgili Aramalar: Vulvoplasti Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , volvoplasti nedir? , vajina dudaklarını düzeltme ameliyatı , vajina düzleştirme
--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--
KADIN DIŞ GENİTAL ORGAN DÜZELTME AMELİYATI HAKKINDA İZİN VE BİLGİLENDİRME FORMU
Kadın genital organın küçük dudaklarının, büyük dudaklarına göre fazla önde olması hem görüntü açısından, hem de hijyenik açıdan sorunlar yaratabilen bir durumdur. Cerrahi girişim gerektirecek boyutlarda olması durumunda işlem genel anestezi veya sedasyonla lokal anestezi altında yapılabilecek, küçük işlemler grubundandır. Burada amaçlanan küçük dudakların uzun bölümünün çıkarılması ve geride kalan dokunun düzgün bir şekilde kapatılmasıdır. Küçük dudakların küçültülmesi kadın genital organının vajina açıklığındaki aşırı derinin giderilmesi için yapılan bir ameliyattır. Bazen labia minoraların büyük olması cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabilir veya giyim kuşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Bazılarıda bu görüntünün rahatsız edici olduğunu düşünebilir. İyileşme süreci sonunda kişilerin giyim kuşam açısından daha rahat olmaları ve cinsel ilişki sırasında sıkıntı yaşamamaları hedeflenir.
Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir. Ayrıca ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır.
Ameliyat öncesinde yapılacak küçültme miktarı planlanır ve çizilir. İşlem bölgesine kanamayı engelleyecek ve ağrıyı giderecek bir lokal anestezik ve damar büzücü ilaç enjekte edilerek işlem gerçekleştirilir. İşlem sırasında kullanılan iplikler genellikle çıkarılması gerekmeyen ipliklerdir.İşlemden sonra ameliyat bölgesinde ilk 48 saat ödem, gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bunu engellemek için soğuk tatbiki, bölgenin ılık suyla yıkanması ve antiseptik solüsyonlar kullanılması gerekebilir. İşlem sonrasında da antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Genellikle 3. günden itibaren ameliyat bölgesindeki gerginlik azalmaya başlar, hareketler kolaylaşır. 1. haftadan sonrada günlük yaşam aktivitelerine çok büyük oranda dönülür. Cinsel ilişkiye girilmesi 3. haftadan önce önerilmez. Yine bu dönemde bölgenin sık sık yıkanarak nemlendirilmesinde fayda vardır. İşlemden sonra 5-6 aya varabilen, zaman zaman batma, yanma hissi; dikiş hattı üzerinde kaşıntı, kızarıklık doğaldır.
Bu işlemle ilgili karşılaşılabilecek komplikasyonlar şu şekilde özetlenebilir;
Erken Dönem:
* Kanama: Genellikle işlem sırasında koter yardımıyla kanama odakları kontrol altına alınır. Buna rağmen erken dönemde bir travma oluşması bölgede yeni bir kanama oluşmasına yol açabilir ve nadiren müdahale gerektirebilir.
* Enfeksiyon: Bu bölge mikroorganizmalardan çok zengin bir bölgedir. Aynı şekilde kan dolaşımı acısından da zengin bir bölge olduğunda enfeksiyonla çok karşılaşılmaz. Temiz tutulması, önerilen antiseptiklerin kullanılması enfeksiyon görülme ihtimalini azaltır.
* Yara ayrışması: Erken dönemde aşırı bir gerginlik, enfeksiyon ya da travma bu bölgede yara ayrışmasına yol açabilir. Genellikle pansumanlarla kapatılabilecek boyutlardadır. Nadiren yeniden dikilmesini gerektiren bir yara ayrışmasıyla da karşılaşılabilir. Bu daha çok diyabet ve kanser gibi yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin varlığında söz konusudur.
Geç Dönem:
* Ağrılı olması nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanması: Son derece nadir bir durumdur. Bazen psikolojik nedenlerle oluşabilir. İlk aylarda nedbenin yarattığı gerginlik ve ağrı nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanabilir. Ama birkaç ay geçtikten sonra genellikle böyle bir problem beklenmez.
* Geç dönemde yaşanabilecek diğer bir sıkıntı küçük dudakları boyunun ayarlanmasıyla ilgili uzun ya da kısa kalması durumudur. Bu iyi bir planlama ile önlenebilir.
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.
Konuyla ilgili Aramalar: Vulvoplasti Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , volvoplasti nedir? , vajina dudaklarını düzeltme ameliyatı , vajina düzleştirme
--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--
Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.
Burun Kanaması Nasıl Durdurulur?
BURUN KANAMASI NASIL DURDURULUR?
Burun kanaması bazı durumlarda çok ciddi hastalıkların belirtisi olabilirken bazen de geçici bir rahatsızlık olabilir. Peki burun kanamaları nasıl durdurulur?
Öncelikle burun kanamasının hangi tip kanama olduğu belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için yapabileceğimiz şey çok basittir: Burnu kanayan kişiyi asla yatırmayacağız. Çünkü yattığı zaman kan daha çok burunda toplanır ve kanamanın miktarı ve şiddeti artar. Oturtarak burnu kanayan kişiyi sümkürtmeliyiz. Burun içinde kan bırakmamaya dikkat edilmelidir. Sümkürttürkten sonra kanamanın nerden geldiğini kontrol ediyoruz. Eğer burun deliklerine geliyorsa bu ön kanamadır. Ama önden değilde arkadan geliyorsa boğazın arkasına sıcak sıcak akıyorsa ya da tükrükle daha çok bulaşıyorsa arka kanamadır.
Arka Burun kanamalarında bu tip kanamalarda mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Arka kanamalar çoğu kez yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genel olarak yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler ya da travma geçirmiş kişilerdir.
Ön Burun kanamalarında yapılacak şey sümkürterek burnu sıkmaktır. Bir kapa sümkürdükten sonra burun başparmak ile işaret parmağı arasına alınır.Ve bu şekilde sıkı bir şekilde 3 dakika tutulur.Tuttuğumuz zaman başlarda ağzımıza kan gelmesi epey normaldir.Ağza kan geldiğinde gelen kan tükürülür ve tekrar tutma işlemi yapılır.Burda mühim olan burnun her iki tarafına da basınç uygulamaktır.Böylelikle kanamaların %90'ı durur.
Tampon ne kadar süre yerinde bırakılır? Arka tarafta bulunan tamponlar yaklaşık bir hafta yerinde kalacaktır. Ön tarafa yerleştirilen tamponlar ise dördüncü günde kısım kısım çıkarılmaya başlanacaktır.
Konuyla ilgili diğer kaynak:
1. Sakin oturun.
2. Balgam ve kanı çıkartmak için burnu hafifçe sümkürün. Bu kanamayı kontrol altına almazsa. Burun deliğini bir kısmı dışarıda kalmak üzere pamuk tamponla tıkayın. Mümkünse, pamuğu oksijenli sü, Vazelin, veya epinepfrin lidakain ile ıslatın.
Sonra tekrar burnu sertçe çimdikleyin (Baş parmak ve işaret parmağı arasında sıkın). Bunu 10 dakika veya daha fazla süre tekrarlayın. Başı geriye doğru eğmeyin .
3. Kan, durduruncaya veya 10 dakika kadar burnu sertçe çimdikleyim. Kanamanın durmasından birkaç saat sonrasına kadar pamuk yerinde kalsın. Sonra da çok dikkatli bir biçimde çıkarın. Özellikle yaşlılarda, kanama burnun arka kısmından gelebilir ve çimdikleyerek durdurulamaz. Bu durumda tıpa, mısır koçanı veya diğer benzeri bir nesneyi, bireyin dişleri arasına yerleştirin. Öne eğilmesini sağlayın, sakinleştirin, oturtun ve kanama duruncaya kadar yutkunmamasını sağlayın. (Tıpa yutkunmadan durmasını sağlayacak ve kanın pıhtılaşmasına fırsat verecektir.)
Konuyla ilgili aramalar: Burun Kanaması Nasıl Durdurulur , burun kanaması nasıl durur , burunun kanamasını durdurma , burundaki kanamayı nasıl durdururuz
Burun kanaması bazı durumlarda çok ciddi hastalıkların belirtisi olabilirken bazen de geçici bir rahatsızlık olabilir. Peki burun kanamaları nasıl durdurulur?
Öncelikle burun kanamasının hangi tip kanama olduğu belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için yapabileceğimiz şey çok basittir: Burnu kanayan kişiyi asla yatırmayacağız. Çünkü yattığı zaman kan daha çok burunda toplanır ve kanamanın miktarı ve şiddeti artar. Oturtarak burnu kanayan kişiyi sümkürtmeliyiz. Burun içinde kan bırakmamaya dikkat edilmelidir. Sümkürttürkten sonra kanamanın nerden geldiğini kontrol ediyoruz. Eğer burun deliklerine geliyorsa bu ön kanamadır. Ama önden değilde arkadan geliyorsa boğazın arkasına sıcak sıcak akıyorsa ya da tükrükle daha çok bulaşıyorsa arka kanamadır.
Arka Burun kanamalarında bu tip kanamalarda mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Arka kanamalar çoğu kez yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genel olarak yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler ya da travma geçirmiş kişilerdir.
Ön Burun kanamalarında yapılacak şey sümkürterek burnu sıkmaktır. Bir kapa sümkürdükten sonra burun başparmak ile işaret parmağı arasına alınır.Ve bu şekilde sıkı bir şekilde 3 dakika tutulur.Tuttuğumuz zaman başlarda ağzımıza kan gelmesi epey normaldir.Ağza kan geldiğinde gelen kan tükürülür ve tekrar tutma işlemi yapılır.Burda mühim olan burnun her iki tarafına da basınç uygulamaktır.Böylelikle kanamaların %90'ı durur.
Tampon ne kadar süre yerinde bırakılır? Arka tarafta bulunan tamponlar yaklaşık bir hafta yerinde kalacaktır. Ön tarafa yerleştirilen tamponlar ise dördüncü günde kısım kısım çıkarılmaya başlanacaktır.
Konuyla ilgili diğer kaynak:
1. Sakin oturun.
2. Balgam ve kanı çıkartmak için burnu hafifçe sümkürün. Bu kanamayı kontrol altına almazsa. Burun deliğini bir kısmı dışarıda kalmak üzere pamuk tamponla tıkayın. Mümkünse, pamuğu oksijenli sü, Vazelin, veya epinepfrin lidakain ile ıslatın.
Sonra tekrar burnu sertçe çimdikleyin (Baş parmak ve işaret parmağı arasında sıkın). Bunu 10 dakika veya daha fazla süre tekrarlayın. Başı geriye doğru eğmeyin .
3. Kan, durduruncaya veya 10 dakika kadar burnu sertçe çimdikleyim. Kanamanın durmasından birkaç saat sonrasına kadar pamuk yerinde kalsın. Sonra da çok dikkatli bir biçimde çıkarın. Özellikle yaşlılarda, kanama burnun arka kısmından gelebilir ve çimdikleyerek durdurulamaz. Bu durumda tıpa, mısır koçanı veya diğer benzeri bir nesneyi, bireyin dişleri arasına yerleştirin. Öne eğilmesini sağlayın, sakinleştirin, oturtun ve kanama duruncaya kadar yutkunmamasını sağlayın. (Tıpa yutkunmadan durmasını sağlayacak ve kanın pıhtılaşmasına fırsat verecektir.)
Konuyla ilgili aramalar: Burun Kanaması Nasıl Durdurulur , burun kanaması nasıl durur , burunun kanamasını durdurma , burundaki kanamayı nasıl durdururuz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)